|
|
|
|
|
Eğer babam yaşasaydı dağılmazdık
|
|
Özalların sıradışı kızı Zeynep Özal annesiyle kavgalarından kardeşleriyle ilişkilerine kadar her şeyi anlattı.
Annemle kavga ettik. Gönderdiğim çiçeği kabul etmeyince bir daha aramadım. Dağılma nedenimiz babamın yokluğu. Annem toparlayamadı. Babam çocukları arasında ayrım yapmazdı. Annem ise oğullarını sevdi.
Babam yaşasaydı Özal ailesi bu kadar dağılmaz, herkes toparlanırdı
İki oğlu Uğur ve Yağız'la birlikte yaşayan Zeynep Özal, ailesi ile ilgili ilk kez bu kadar açık konuştu. Özal, annesi Semra Özal ile bitmek bilmeyen savaşının nedenlerini ve babasına duyduğu özlemi de anlattı.
Önce "Bir Kadın Birkaç Hayat" adlı kitabında anlattıklarıyla sonra da Ünlüler Çiftliği'ne katılarak kendini ifade etmeye çalıştı Zeynep Özal. Başardı mı? Aldığı tepkilere bakılırsa başardı. Onu görenler yolunu çevirip sevgiyle sarılıyor ve "Biz sizi böyle bilmezdik" diyorlarmış. Peki nasıl biri Zeynep Özal? İddialı, inatçı ve özgürlüğüne çok düşkün. İki oğlu; Yağız ve Uğur ile kurduğu dünyasında o da kendi savaşını veriyor. İki yıldır annesi Semra Özal ile konuşmuyor. (Aslında hayatı anne ile savaşarak geçmiş.) Kardeşleri Ahmet ve Efe Özal ile de çok sıkı bir ilişkisi yok. Anlattıkları ilginç. Böyle bir kalabalık içinde ailenin her ferdinin kendi yolunda yalnızlığı seçmesi gerçekten ilginç. Peki Turgut Özal yaşasaydı nasıl olurdu? İşte belki de bütün sorun burada; onun olmamasında...
* Semra Özal ve üç çocuğu... Hepiniz ayrı yerlerde durmayı tercih ediyorsunuz ve birbirinizden kopuksunuz. 'Neden' diye sorsam. Hepiniz çok mu baskın karakterlersiniz ve bir arada yapamıyorsunuz? Annemle ben karakter olarak çok benziyoruz. İkimiz de çok inatçıyız. İnadımızdan asla vazgeçmiyoruz. Çok prensipliyiz. Efe biraz daha bize benzer, Ahmet ise tam tersidir. Çok yumuşaktır, asla 'Hayır'ı yoktur. Biz planlı, programlıyızdır, Ahmet ise dağınıktır. Onun için asla anlaşamayız. Ben en iyi Efe ile anlaşırım. Sorumluluklarının farkındadır, ketumdur, sessizdir.
* Babanızın vefatından sonra ne oldu? Niçin aile böyle dağıldı? Aslında babamın vefatından sonra değil, babam ölmeden önce de biz kardeşler birbirimize yakın değildik. Annemle babam Ankara'dayken, zaman zaman Ahmet giderdi yanlarına. Ben pek gitmezdim. Ancak İstanbul'a geldikleri zaman görüşürdüm. Ve biz kardeşler birbirimizi çok nadir, babam İstanbul'a geldiğinde görürdük. Babam bizi toplardı. Çünkü hepimizin ayrı bir ailesi ve ayrı gaileleri vardı. Ama demek ki birbirimize de pek yakın değildik. Belki de onun olmayışı birtakım şeyleri kopardı ve herkes kendi yoluna gitti. Annem belki de onun yaptığını yapamadı.
* Belki de siz annenizin aile reisliğini ve gücünü istemediniz, ondan bir şey beklemediniz... Böyle olamaz mı? Bilmiyorum. Bir şey beklenmez. Babamdan da bir şey beklemiyorduk ama babam hep bizimleydi.
* Suçluyor musunuz annenizi? Hayır. Niye suçlayayım ki. Onun da sorunları vardır. Biz babamızı kaybettik, o hayat arkadaşını kaybetti. Dolayısıyla onun durumu farklı.
* Nedir bunca zamandır annenizle konuşmamanızın nedeni? Kitabınızda yazdıklarınız mı? Kitapla hiçbir ilgisi yok. Bir telefon konuşmasında bozuştuk. Bana 'Çok önemli seninle konuşmam lazım, yarın bana gel' dedi. Ben de 'Çok işim var gelemem, telefonda söyle' dedim. Sinirlendi ve suratıma telefonu kapattı. Ben de 'Niçin suratıma telefonu kapattı' diye kızıp küstüm. Tek neden bu... İki ay sonra Anneler Günü'nde bir çiçek gönderdim. İnsan bir telefon açar değil mi? Yok... O çiçeğimi geri gönderdi. Ben de iyice bozuldum. Böyle bir olaydan dolayı darıldık ve yaklaşık iki senedir konuşmuyoruz.
* Sanırım çocukluktan ilkgençliğe ve oradan da bugünlere kadar gelen bir savaş aranızda... Öyle... Annemle hep dalaştım. Ben babamla çok yakındım. Annem iki oğluyla olurdu, ben de babamla. Annem çok katıdır. Ben Asım'la evlendiğim zaman bir dönem konuşmadık. Bir gün Ahmet aradı, 'Babamlar Yeniköy'e geliyor. Sizi bekliyorlar' dedi. Gittik. Babam hiçbir şey olmamış gibi o kadar yumuşak bir biçimde bizi karşıladı ki... Annemde ise inanılmaz bir surat vardı. Zoraki elini uzattı. Biliyorum ki evlendiğimde de babama çok baskı yaptı. İnanılmaz katıdır annem ve çok kincidir. Annemle, babam öldükten sonra daha yakınlaştık, arkadaş gibi olduk. Ama sevgi dediğiniz zaman o farklı bir konu. Benim babama olan sevgim kimseyle mukayese edilemez. En sevdiğim babamdır, ikinci kişi anneannemdir, üçüncü sırada ise annem vardır.
* 18 yaşında evden ayrılmışsınız. Sonrasında da ilişkiniz kopmuş. Peki 18 yaş öncesi yıllar nasıldı? Yine farklı değildi. Yine ben annemle uzaktım. Babamla yakındım. Hep böyleydi. Diyelim ki bir yerden geliyorlar ve Ahmet'le ben onları karşılıyoruz. Ben babama koşardım, Ahmet de anneme. Bilinçaltımıza böyle yerleşmişti. Annem hep 'Baban sana asla hayır diyemiyor' derdi.
BABAM ANNEMİ KIZDIRIRDI * Kitabınızda Emel Sayın'la ilgili yazdıklarınız da annenizi kızdırdı... Hayır. Bu o kadar büyütülecek bir konu değil. Annem bu konuyu yazdığımı biliyordu. Bu konuyu çok yanlış bir yerlere getirdiler. Babam, Emel Sayın televizyona çıktığında annemi kızdırmak için, kıskandırmak için bize kaş göz işaretleri yaparak 'Bakın bakın, Emel Sayın çıktı' derdi. Babam anneme aşıktı. Ama Emel Sayın konusu aramızda bir keyif, bir espri konusuydu. Bu konu bizim annemle yaptığımız konuşmanın kayıtlarında var. Dolayısıyla kitapta yazdıklarım konusunda annemle ilgili bir sorunumuz olmadı.
* Cumhurbaşkanı ailesinden beklenen bir fotoğraf vardır. Ama sizinki biraz çizgi dışı. Şu son olaylar örneğin; sizin kitabınızın yarattığı sansasyon, Efe Özal'ın boşanmasının medyaya bu denli yansıması, annenizin gelini ile oğluna açtığı dava... Böyle bir fotoğrafı siz nasıl değerlendiriyorsunuz? Ben kitabımdan memnunum. Yanlış bir şey yapmadım çünkü. Bizim ailemiz hep açık yaşadı. Babam hayattayken de böyle yaşıyorduk. O zaman da üzerimize çok oklar aldık ama babam bize her zaman destek oldu. 'Siz doğru yaptığınıza inanıyorsanız istediğiniz gibi hareket edin' derdi.
* Babanız bir ülkeyi yönetti ama ailede işler pek istediği gibi gitmedi mi? Birbirimizden iyice koptuğumuzu ben de hissediyorum. Demek ki, babamın rolü büyükmüş. Babam dört eğilimi bir araya getirdiği gibi bizi de bir araya getiriyordu ama sonra koptuk. (Gülüyor.)
* Babanızın ölüm yıldönümlerinde anma törenlerine katılmıyorsunuz. Neden? Sadece ilk yıl gittim ve 'Bir daha asla gelmeyeceğim' dedim. Bir dönem Özal'a karşı gruplaşmalar vardı ve babam için konuşanları o törende gördüm. Bütün ikiyüzlüleri orada gördüm. Her şey çok yapmacık geldi. Bunun göstermelik bir olay olduğunu anladım ve bir daha da anma törenine katılmadım. Ben kendi kendime giderim, dertleşirim. Özellikle de geceleri giderim. Ben de zor günler yaşadım; iki çocukla kaldım. Kolay değildi. Hiçbir zaman annemle bir şeyimi paylaşamadım, babamla paylaştım. Onun için şimdi de hep oturup babamla konuşurum. Bu beni çok rahatlatır.
* Peki olaylara bir de annenizin durduğu yerden bakmayı denediniz mi? Belki onun da haklı olduğu taraflar vardır. Onun gibi bakamıyorum. Onunla konuştum, 'Senin bana sevgin yok. Yapın böyle. Benim de sana değil babama sevgim daha yoğun oldu' dedim. Annem 'Asla böyle bir şey yok, yanlış düşünüyorsun. Seni de çok seviyorum' diyor. Belki de ben bazı şeyleri kabullenemiyorum. Biz uykuya yatarken annem beni öpmez, Ahmet'i öperdi. Bu durum çocukken beynine işliyor tabii. Babam ikimizi de öperdi. Demek ki babam iki çocuğu arasında ayrım yapmıyordu. Ben ne iyiyi unuturum ne de kötüyü... Belki de bir sürü şey üst üste geldi. Ben 7 aylık doğduğum için anneannemde kalmışım. Bir sene dolmadan Ahmet dünyaya gelmiş ve annem onunla ilgilenmiş. Tabii ki bunların da etkisi vardır. ANNEM BENİ SEVMİYOR
* Yani sizi bebekken bıraktığı için mi öfkelisiniz Semra Hanım'a? Belki de... (Gülüyor.) Ben 1 kilo 400 gram doğmuşum. Doktor 'Boşuna uğraşıyorsunuz, bu yaşamaz' demiş. Anneannem de 'Bu benim ilk torunum. Ölecekse evimde ölsün' diyerek beni evine götürmüş ve beni yaşatmayı başarmış. Aynı senenin sonunda da Ahmet doğmuş. Bütün bunları üst üste koyduğumda, demek ki bilinçaltı; 'Annem beni sevmiyor' diye bir tavır geliştirmişim. Ondan sevgi almamışım ama demek ki ben de anneme bir sevgi vermemişim...
* Özal ailesi denince bir tek kelime söylemenizi istesem... Karmaşa, dağınıklık, ayrılık... Ben babasızlık gibi görüyorum... Biz onsuz olduğumuz için bir arada olamıyoruz. Onun yokluğu hepimize dokundu. Annem toparlayıcı olabilirdi ama onun da öyle bir karakteri yok. Babam olsaydı bu halde olmazdık. Efe'nin durumu bile böyle olmazdı. Her şey çok farklı olurdu. O toparlardı.
|
|
|
|
|
|
|
|
|