|
|
|
|
|
|
İki fındık mı, on fındık mı?
Sevgili SABAH okurları, insanoğlu binlerce yıl sonra doğayı yeniden keşfediyor, daha doğrusu keşfetmeye çalışıyor. Hani efsaneye göre, Lokman Hekim'in, bitkilerin aralarında konuşurken duyduğu ve yazdığı kağıdı Ceyhan veya Asi nehrine (hangisi bilinmez) düşürerek kaybettiği "Ölümsüzlük Sırrı"nı bulmaya çalışıyor. Günlük, haftalık veya aylık yayın organlarında sık sık konu ile ilgili bilgiler yer alıyor, tartışılıyor. Hiç şüphesiz, yüzlerce yıl önceki yöntemlerin günümüzde "olduğu gibi" kullanılması düşünülemez. Çağdaş kavramlara göre yarar ve zararlarının değerlendirildikten sonra uygulanması en akılcı yaklaşım olacaktır. Ben de doğal tedaviler, bilhassa bitkisel ilaçlar konusundaki bildiklerimi sizlerle paylaşmaya, daha doğrusu bilimsel verilere göre gerçekçi bir açıdan değerlendirmeye çalışacağım. Bildiklerimi diyorum, çünkü öylesine derin bir umman ki, insan içerisine girdikçe ne kadar cahil olduğunu anlıyor. Amacım sizlere "suyun üzerinde durmasını öğretebilmek"; şunu yerseniz veya bunu içerseniz... şeklinde başlayan ve insanlara "uzun ömür" dağıtan bir yaklaşım hiç bir zaman gerçekçi olamaz. Ben Sabah Gazetesi'ne meslektaşlarım adına teşekkür etmek isterim; "Sezar'ın hakkını Sezar'a verdiği için". Çünkü, fitoterapi ve diğer doğal ilaçlar konusunda lisans eğitimleri sırasında eğitim alan tek meslek grubu ECZACILAR'dır. Bitkiler de dahil doğal ilaçların kimyasal ve biyolojik özelliklerini, etkilerini bilimsel olarak inceleyen uzmanlık dalı ise FARMAKOGNOZİ'dir. Ben bu alanda 33 yıldır sürdürdüğüm bilimsel çalışmalarıma halen Yeditepe Üniversitesi Eczacılık Fakültesi'nde devam ediyorum.
"SAĞIR OLAN PİRE!" "Adamın biri.." diye başlayan malum fıkralardan birini, herhalde duymuşsunuzdur! Adamın biri hapise düşer, can sıkıntısı ile geçen günlerden birinde bir pire yakalar. Pireyi eğiterek kendini avutmaya çalışır, pire artık adamın yere her vuruşunda sıçramaktadır. Ancak bir süre sonra günler yine tekdüze gelmeye başlar, bir yenilik arayışı içerisinde "acaba pirenin bir bacağını koparsam yine sıçrayabilir mi?" diye düşünür ve pirenin bir bacağını koparır ve yere koyar; pire yine sıçrar, diğer bacağını da koparır, pire yine sıçrar, acaba üçüncü bacağı....; artık pire sıçrayamamaktadır. "Hımm, üç bacağı koparılan pireler sağır oluyor" diye düşünür. Bilimsel çalışmaların sonuçları da, aynı düz mantıkla, farklı şekillerde yorumlanabilmektedir. Yarısı dolu bir bardağın iyimserin dolu kısmına ve kötümserin ise boş kısmına bakması örneğinde olduğu gibi.....SİZ HANGİ TARAFINA BAKIYORSUNUZ? Ben bu yazımda BOŞ TARAFINA bakmak istiyorum. Ancak bu suretle DOLU TARAFININ erdemlerini, yararlarını daha iyi kavrayabiliriz. Gazetelerde ve dergilerde en çok okunan sayfaların sağlık haberleri olduğu biliniyor. Özellikle sağlıklı yaşam, gıda destekleri ve bitkisel tedavi önerileri en ilgi çekenleri. Sebze ve meyvelerin veya fındık, fıstık, ceviz gibi kuru yemişlerin sağlık için yararları ile ilgili haberler sık sık tekrarlanıyor. Her gün "Sağır olan pire" örneğinde olduğu gibi belirli deneysel sonuçları herkes farklı bakış açısından yorumlamaya çalışıyor. Herkes kendince Lokman Hekim'in efsaneye göre kaybettiği ölümsüzlük sırrını arıyor. Halbuki kimilerine göre ölümsüzlük iksiri hemen yanımızda; reklamlarda yer alan likopen kaynağı "ketçap", yok yok, "Nar suyu" en etkilisi, ya folik asit kaynağı margarine ne demeli? Hatta dünya çapında hekimlerimiz "Günde bir avuç fındık mı, yoksa iki tane fındık mı" yemenin daha yararlı olabileceğini tartışıyor. Meğerse insanoğlu boşu boşuna uğraşmış hayat iksirini bulmak için!
Prof. Dr. Erdem Yeşilada
|
|
|
|
|
|
|
|
|