|
|
|
|
|
|
Seda Kaya Güler: Daha önceleri nerelerdeydim?
MERHABA... Her ne kadar "Sabah'taki yazılarını zevkle okuyoruz!" diyenler çıksa da, Sabah'tan ayrılalı çok uzun zaman oldu. Sabah'ta yazmayalı ise daha da uzun... Bilenler bilir, bilmeyenlere de kısa bir durum raporu vererek başlayayım ilk yazıya. Gazetecilik hayatımın en güzel günlerini Sabah'ta geçirdim. 92 yılında başladım işe. Sabah'ın ilavesi olarak yayınlanan Melodi'ye yayın danışmanı oldum. Başımızda hafta sonu dergilerinin de yayın yönetmeni olan Selahattin Duman vardı. Başka kimler yoktu ki... Gazeteciliğin efsane isimlerinden Mete Akyol, o dönemler internet niyetine kullandığımız; her konuyu sorup hepsine yanıt aldığımız Teoman Orberk, İstanbul üzerine keyifli yazılar yazan İlker Sarıer, farklı yaşamlar ve ilginç insanlarla bizi tanıştıran Nebil Özgentürk, sonradan sağ kolum olacak gencecik kızlar...
KADININ SESİYDİK... O güne kadar sadece dergilerde boy göstermiştim. Kadınca'da deneyim kazanmış, Erkekçe'de yazı işleri müdürlüğü yapmış, Rapsodi'de yayın yönetmenliğine terfi etmiş, Söz Gazetesi'nde kısa da olsa gazetecilik serüveni yaşamış biri olarak SABAH gibi Türkiye'nin en çok satan ve okunan gazetesinde çalışmak, köşe kapmak, röportaj yapmak rüya gibi bir şeydi. Bu rüyanın gerçekleşmesinde önümü her zaman açan ve bana yürekten inanan Gelişim'deki patronlarım Ercan Arıklı ve Hıncal Uluç'un (Ah bir de bunu dile getirse!) payı vardı elbette. Beni onlar önermişti. Yüzlerini kara çıkarmamak için ben de elimden geleni yaptım. Uzatmayayım, kısa süre sonra Melodi'nin yayın yönetmeniydim.
Güzel şeylere imza attık Özlem, Ebru, Şerif (Ercan) ve sayfa sekreterimiz Nilay ve görsel yönetmenimiz Savaş Atalay'la... Tepede Ergun Babahan'la... Alışılagelmiş eklerin dışında bir eke dönüştü Melodi. Söyleyecek sözü vardı çünkü; kadın-erkek eşitliğini savunuyordu, kadınca bir bakış açısına sahipti, kadınlara kendilerini önemsemeleri gerektiğini söylüyordu. Hem de her satırında... Beğenildi, ilgiyle takip edildi, prestij kazandı, üniversite tezlerine konu oldu Melodi'miz. Pek çok ilklere imza attık hep birlikte. Firmaların, reklam verenlerin Melodi'ye bakışı değişti; otomobil, dekorasyon, güzellik, moda ekleri hazırladık. Çok satan dergiler çıkardık. Daha önce satmayan evlilik dergileri Gelin'le birlikte rüştlerini ispatladılar. Uzun zamandan beri ilk kez bir dergi çıktığı gün tükeniyor, ertesi gün ikinci baskısını yapıyor, bir hafta sonra üçüncü baskı talebiyle karşılaşıyordu. Hem de reklamsız ve tanıtımsız. Ya Sofra'ya ne demeli? Her ay satışını ve baskısını artıran, altı ay gibi kısa sürede 15 binden 100 bin satışa ulaşan kaç dergi var Türkiye'de?
ESKİ GAZETECİ Mİ? Sonra şartlar değişti ve yeni hedeflere yönelmem gerekti. Kafamın bir köşesini hep meşgul eden ama bir türlü fırsatını bulamadığım kitap yazmaya odaklandım... Bir süre önce GÜNAYDIN'da da yayınlanan "Aşk, Seks ve Kadınlara Dair" in devamı niteliğindeki "İş, Aşk ve Kadınlara Dair", küçük aşk hikayelerinden oluşan "Aşk Eski Bir Yalan". Üç yılda üç kitap... Niye bunları yazdım? Sanırım dertleşmek için... "Eski gazeteci" diyorlar zira benim için! O kadar eskidim mi? Kaldı ki, iki yıla yakın bir süredir Yeni Asır'da yazıyorum.
Haftanın 5 günü... Bu onuru ilk kitabım çıkar çıkmaz arayıp, teklifini yapan Yeni Asır'ın genç ve başarılı yönetmeni Osman Gençer'e borçluyum. Bugünden itibaren de eski gazetemin yeni ekinde yazacağım. Haftanın iki günü; salı ve pazarları... Yanımda işe başlayıp kısa zamanda büyük başarılara imza atan Şirin Sever'in hazırladığı gazetede. Yedi gün mesaideyim kısacası. Bir farkla ama; serbest gazeteciyim artık, yalnız kendi köşemden sorumluyum...
Seda Kaya Güler
|
|
|
|
|
|
|
|
|