Çadırda dondum, geri döndüm!
Çadırda geçen yağmurlu ve dondurucu soğuk bir gece, bana 30 yaşına gelmenin ne demek olduğunu hatırlattı! Çadırda, felaket filmlerinde karlı dağlara düşen bir uçaktan kurtulmuş insanlar gibi sarılarak ısınacağımızı düşündük. Ama nafile! Sadece sarılan yerleriniz ısınıyor.
Gereksiz girizgahlara yönelmeden dün kaldığım yerden devam ediyorum. Korn konseri sırasında öyle bir yağmur başladı ki, bir anda fönlü saçlarım, ıslak yavru kedi tüyü kıvamına geçti. Ama daha bir havaya girmiştik. Yurtdışında yağmura rağmen kafa sallayan rockçı arkadaşlarımızdan ne farkımız vardı! Bir süre yağmur suları ile debelendik durduk. Ama yağmur öyle arttı ki, içimizdeki rockçı, münasip bir yerimize saklanmak zorunda kaldı! Yağmurdan kaçıp saklanabilecek yer yoktu. Dağınıklığım ilk kez beni haklı çıkardı. Bagajımdaki bot, uçaktan ödünç alınan battaniye ve yağmurluğum devreye girdi. Bu arada akşam üzeri gidip çadır kurma yerini teftiş ettim. Göl kenarında muhteşem manzaralı bir kamp alanı vardı. Böylece İstanbul'da göl manzaralı 4 metrekare mekanım olacaktı. Festivalden sonra da buraya küçük bir gecekondu yapıp, af çıkınca tapumu alıp dubleksimi kondururdum. Ama kız kardeşim Berşan gelmek bilmiyordu. Geldiğinde hava kararmıştı ve Cure sahneye çıkmak üzereydi. Normalde kardeşime en fazla 15 saniye bağırabilirim. 15'inci saniyede öyle bir karşılık vermeye başlar ki susarım... Ama bu kez suçluydu ve sağolsun karşılık vermeden önce 30 sn. bağırmama izin verdi. Çadır kurma ritüelini The Cure sonrasına bıraktık. The Cure iyiydi hoştu ama tansiyonu çok düşürdü. Zaten etraftaki gençlerin kanındaki alkol oranı artıyordu. Ve "Yeni dostluklar, arkadaşlıklar, karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı ilişkiler" kuruluyordu. Saçlar, kıyafetler ve tavırlar öylesine farklıydı ki, benim hiçbir şansım yoktu. Aramızda görsel olarak bu festivale uygun tek arkadaşımız Güler'di. Gerçekten sıra dışı saç tasarımı dışarıda 'sıradışı' görünürken, içeride sıradan oluvermişti.
KAHRETSİN YAŞ 30! Daha fenası, 30 yaşında olmanın ne demek olduğu fikri ile hayatımda ilk kez Rock'n Coke'da karşılaştım. 5 yıl önce 5 Iron Maiden tişörtüm, 2 adet kendi yırttığım kot pantolonum vardı. Şimdi ise rock dünyasında bir 'hiç'tim.. Allahtan bizimkiler çabuk üşüdü de çadır kurma seansına giriştik. Gerizekalı kardeşim yüzünden (Evet Berşan, öylesin!) göl manzaralı kampta yer bulamadık. Arka tarafta Burn sahnesinin hemen arkasında bir yer bulduk. Allahtan Berşan paraya kıyıp Carrefour'dan 25 milyonluk büyük çadırlardan almış. Ancak çadırda alta serilen mat'lardan orada satın almak zorunda kaldık. Malum ay sonu, sadece iki taneye paramız yetti. Sağanak yağmur ve 10 derece sıcaklıkta uyumak için ekipmanlarımızsa şöyle idi: uçaktan ödünç aldığım battaniye, ıslak yağmurluğum, Berşan'ın hava sıcak olur, göle girdikten sonra kurulanırım diye getirdiği havlu ve yastık olarak çantalarımız. Bagajımda bir de deniz gözlüğü vardı ama konu ile bir ilişki kuramadım!...
ABLA, SARIL BANA İYİCE! Çadırı gerçekten çok kolay kurduk. Sonra da dördümüz çadıra boylu boyunca uzandık. Felaket filmlerinde karlı dağlara düşen uçak enkazlarından kurtulmuş insanlar gibi birbirimizi sarılarak ısıtacağımızı düşündük. Ama nafile! Sarılan yerler ısınıyor. Ama dışarıda kalan kol, ayak parmakları, kulaklar donuyor! "Berşan, battaniyeyi çekme" "Abla sen de sarıl bana iyice" "Ya Berşan, bu kadar sarılabiliyorum arkamdan su giriyor!" "Bu kimin ayağı?" "O benim elim!" "Abla bak kafanı saçlarımın arasına sok, ellerini de koltuk altıma denk getir" "Berşan, saçlarına çok jöle sürmüşsün kafama batıyor" "Güler, bu jölenin markası ne yağmura rağmen kafan kirpi gibi!" "Abla, sen kaç bira içtin. Nefesin çok kötü kokuyo!" "Yan çadırdan gelen sesi duydun mu?" "Berşan, kapa kulaklarını! Servet, sen de elalemin çadırlarını dinleme" Saat dört olmuştu. Burn sahnesindeki Drum'n Base müzik, ağır bir inşaatın seslerine dönüşmüştü kafamızda. Müzik bitmek bilmiyordu. Otomobile gidip uyumayı da yiğitliğe yakıştıramıyordum. Biraz daldığımda saat 06.00 idi. 08.00'de ise artık üzerimize güneş doğmuştu. Bu kez terden ölüyorduk. Sabah hepimiz en büyük korkumuzla yüzleştik. Gece içtiğimiz biralar bizi terk etmek istiyordu. İki bira ile çakırkeyif, dört bira ile sarhoş olan ben, 5 bira içmiş biri olarak tuvaletlere doğru koşmak istiyordum. Ancak tuvaletler felaketti! O an hayatımda ilk kez erkek olmak istedim... Tüm Rock'n Coke'çular uyanmıştı. Maşallah hepsi Güler'in jölesinden kullanıyordu. Saçlar bozulmamıştı. Kahvaltımızı yaptık. Ben daha fazla bu acıya dayanamadım... Medeniyete geri döndüm...
|