|
|
Kostas 10 yaşındaydı: Nefret değil, burukluk var
6-7 EYLÜL olaylarını bizzat yaşayan ve daha sonraki yıllarda Yunanistan'a göç eden Rum vatandaşlardan, halen Atina'nın en nezih balık lokantası olan "Thalatta"yı işleten Kostas Triantafilidis, 10 yaşındaydı. Kendisiyle, Atina'daki İstanbul Rumları'nın yoğun yerleşim merkezi olan Paleon Faliron semtindeki evinde yaptığımız söyleşide "aklında kalanları" şöyle anlattı: "Kazlıçeşme'de bir fabrikamız vardı. Deri üzerine çalışıyorduk. Evimiz Gümüşsuyu Caddesi'nde 51 no'lu İndigo Apartmanı'ndaydı. 7 Eylül'de babam ve ben arabamızla, Beyoğlu üzerinden Kazlıçeşme'ye gittik. Beyoğlu'ndaki bütün gayrımüslim mağazaları yerle bir edilmişti. Kazlıçeşme'ye vardığımızda fabrikamızın da talan edildiğini gördük. Çoğu Rum olan işçiler fabrika önünde toplanmış bizi bekliyordu. Onların evleri de talan edilmişti. Ağlıyorlardı. Fabrikamızda, dedemin Fransa'dan getirttiği büyük bir kasa vardı. Saldırganlar kasayı yakarak açmak istemişti. Ama kasanın içi, yangından korumak amacıyla, demir bölümler ve kum doluydu. Kasa patlatılınca kumlar etrafa saçılmış, kasa içindeki 2 bin 500 lira -o zaman çok paraydı- ve yılbaşı çöreklerine konulan altın sikkeler, kumların altında kaldığı için hırsızlar tarafından görülememişti. Babam bu parayı, evleri talan edilen ve tek kuruş tazminat alamayan işçi ve ustalarımıza dağıttı.
"ONLAR TÜRK OLAMAZDI" 6-7 Eylül'ü izleyen pazar günü, her Pazar olduğu gibi Balıklı'daki Rum kilisesine gittik. Kilise de yakılıp yıkılmış, demir kapısına zincir vurulmuş, papazı linç edilerek öldürülmüştü. Tüylerim diken diken olmuştu. ...Dedem ve babam, 1940'lı yıllarda 21 nesil gayrimüslimle birlikte meşhur Aşkale sürgününe gönderildikleri halde, Türkler'e karşı herhangi bir düşmanlık beslemiyorlardı. Eylül olaylarında da talancılar İstanbul Türk'ü değillerdi. Olamazlardı da zaten. Çünkü bizim bildiğimiz İstanbul Türkleri merhametli insanlardı. Bu olaylardan sonra bir de "Vatandaş Türkçe konuş" sloganı çıkınca, ister istemez doğup büyüdüğümüz, anavatan bildiğimiz, askerlik yapıp, vergi ödediğimiz ülkede kendimizi yabancı hissetmeye başlamıştık. Hiç unutmam, rahmetli babam bu olaylardan hemen sonra ilk kez "Buralardan göçüp gitmenin zamanı yaklaştı" demişti. Yunanistan'a bu olaylardan 15 sene sonra, 1970'te göç ettik. Hala gider gelirim. İçimde kin ya da nefret duygusu yok. Ancak bir burukluk var. Niye diye sorarsan, biz İstanbul'dan buralara göç etmeyi hiç düşünmüyorduk. Halimiz vaktimiz yerindeydi. Türkler'le iyi dosttuk. Türk devletiyle de askıda kalan bir sorunumuz yoktu. Vatandaşlık görevlerimizi tam olarak yerine getiriyorduk. Ben askerliğimi Türkiye'de yaptım. 1987'ye kadar Türk pasaportu taşıdım. Ancak işim gereği yurt dışına gidince vize sorunlarını gidermek için Yunan pasaportu da almak zorunda kaldım."
YARIN: SIKIYÖNETİM İLAN EDİLİYOR, "OLAĞAN ŞÜPHELİLER" TOPLANIYOR, BASKI REJİMİ UYGULANIYOR
|