Van'daki çeşmeden İstanbul'un gamzesine
Bu hafta "Rüzgara Alfabe" yi iki şiirime ayırmak istiyorum. "Kar Suyundan Bir Çeşme" şiiri, 1983 yılında Van'da yazıldı. Geçen hafta Van çok konuşuldu medyada, Van'ı bir de böyle tanıyasınız istedim. "Gamzesi İstanbul" şiiri ise Şemsi Güner'in İstanbul fotoğrafları üzerine yazdığım İstanbul şiirlerinden oluşan ve Boyut Yayınları arasında yeni çıkan "Gözbebeğim İstanbul" kitabından...
Kar Suyundan Bir Çeşme Gökyüzü, bir gökyüzü mavi: Gerisi Van kalesi Dayamış başını Van gölünün omuzuna / bir yanı Kaya Çelebi camisi, aklın hayalin durur / bir yanı çatak, jirki / Selçuklu erenlerin ervah-ı alem mescidi / herki ve mamhoran kilimi / nice acılara atılmış ilmiği / nice sevinçlere rahm-ı maderden / Van kalesi / kaldı mı artık anlatan ol hikayetin/ bir top bulut olup uçaydım burcundan / alnının al akıtmasından öptüğüm akşam Gökyüzü, bir gökyüzü mavi: Gerisi kırık anılar mahzeni Çay içiyorum iskelede, gün devrildi / Kuzgunsekmez'in kolları arasında / iki asker, ne kaldı şurada tezkereye / bilekleri kelepçeli bir serçe / kaçağa düşmüş gençliğim / çıkınında sac kavurma, uzun ekmek, yoğurt / bir de mavi gökyüzü / durup durur avuçlarının ortasında Akdamar adası / nice gurbetlere yazılmışlığın adası / yol kavşaklarında çözülmüşlüğün adası / kim mi anlatır meramın sular kararınca / gözlerinin ince karasından öptüğüm akşam Senin adresin: Tanrı Haldi'nin kudreti sayesinde / Argisti'nin oğlu / Sardur bu mahzeni doldurdu. / İçinde 5800 ölçek zahire var. Benimki: Kanadı kırık bir rüzgar / kapıları kilitli bir han / buğday ve incir, kan her zaman / yüzümde yalnız kendi şavkına düşen / bir beyaz ay, bembeyaz anılar Yol boyu kar suyundan bir çeşme işareti Gökyüzü, bir gökyüzü mavi: Gerisi durmuş bir güneş saati Çözüyor kelepçesini serçenin, gün devrildi / Van gölünün öte yanı Muş yol ayrımı/ çıkınını topluyor askerler / resmine bakıyorum sana yakışan özlemin / çay tazeleniyor / artık ne kaçağa yazılmak ne kan davası / yağmur damlası, sessizliğin bereketi / topladım dengimi Van'dan gidiyorum / ayrılığın geçit vermez sesini öptüğüm akşam Van. 29 Eylül 1983. Saat 17.45. Nuh otelin / dağlara bakan penceresi önünde durdum ve düşündüm / şu an burnunun ucundan öpmek istediğimi düşündüm / ol hikayetini düşündüm bir mavi gökyüzünün / kaçaklarda sürünen gençliğini su kırağında açan gelinciklerin / telli duvaklı mahpus damlarını Gidiyorum işte yol boyu kar suyundan bir akşam /İçimde dağların gölgesi ve özlemişliğim seni Sevmişliğim seni
Gamzesi İstanbul'un Ayışığı, sana düşsün bu akşam da / İstanbul'un gamzesi Ömrümün turfanda arefesinde / yelkovan kuşlarına verdim gençliğimi Bir de gamzesinden öptüğüm ağusunu Sendin malım mülküm mümkünüm / ziynetim ziyaretim elimdeki tesbihim/ bedenime dar gelen Üsküdar'ım / salihat-ı nisvandan Emirgun'um Beykoz'um / kırık kalplerle bezediğim İstanbul'um Hangi gurbetin sılasında şimdi tapusu? Kara kitabı karanlığın elinde / zehir zakkum rüyaları düşümde / bir yarim de olmadı on beşinde / yalanı da dolanı da dilimde / heder ettim keder ettim derdime İhtiyarlığımda akrep uykusu Küçükçekmece: düşlerini saklar / kara köy: unutmuş mu adımı? / sarı yer: uzun uzağında yalnızlığın / ak saray: sanadır arzuhalim / iki telli, sultan beyli, top kapısı / taşı altın toprağı zümrüt yapısı Hani nerde, niçin ve nasıl kokusu? Rüzgarın suretinde Refik / suyun aynasında Durbaş / rüzgarın ve suyun suretinde İstanbul Kaderin duldası, kederin uğrusu Ayışığı, bu akşam da bana / gençliğimden bir hatıra oku
|