|
|
|
|
|
Tek hayalim göklerin hakimi bir Türk olmak
|
|
O gerçek bir uçuş tutkunu. Küçükken damdan atlayıp bacaklarını kırmakla başlayan uçuş tutkusu Hava Harp Okulu'nda devam etmiş. Jet kullanırken ölümden döndüğü bir kaza sonucu askeriyeye veda eden Tuncay Doğaner bugün Türkiye'nin ilk sivil havacılık şirketi AtlasJet'in fikir babası, ortağı.
İzmir'in Eşrefpaşa'sında bir ev. Aile Giritli. Doğaner ailesi 1. Dünya Savaşı esnasında Mısır'dan getirttikleri kolonya esansı alıp İzmir'e kaçıyor. Ellerindeki hammadde bitene kadar kolonyacılık yapıyor, ardından bıçak yapımı işine giriyorlar. Sonra ünlü Solingen marka usturayı ithal etmeye başlıyorlar ki o yıl jiletli usturular çıkıyor ve aile batıyor. Evin babası bir yıl sonra ölüyor. Ailenin tüm sorumluluğu tek erkek çocuk Tuncay Doğaner'e kalıyor. "O sıralarda Hava Harp Okulu'ndaydım" diye anlatıyor. "Ben çocukluğumu pek yaşayamadım. Aklım fikrim uçmaktaydı. Askeri okula girmemin sebebi de jetlerle uçma hayalimdir." Türkiye'nin iç hat uçuşu yapan ilk sivil havacılık şirketi AtlasJet'in üç ortağından bir tanesi Tuncay Doğaner. Projenin fikir babası, hayalin yaratıcısı.
UÇMA TUTKUSU Peki nereden geliyor bu uçma tutkusu? İzmir Eşrefpaşa'da bir ev dedik ya. Evin bahçesinde bir dut ağacı. Dut ağacına kendini hortumla bağlamış bir erkek çocuk. "Bırakıverdim kendimi aşağıya doğru" diyor Doğaner. "Dal kırıldı, ben de düştüm. Korkumdan sol ayağımın kırıldığını söyleyemedim aileme." Bir başka gün evin damına çıkar küçük çocuk. Terastan İzmir Körfezi'ne şöyle bir bakar. Elektrik direklerine bağladığı paraşüte benzer bir brandayı arkasına takıp bu sefer körfeze bırakır kendisini. Yine düşer, bu seferöbür bacağını kırar. Gülüyor anlatırken "Mahallenin bir kırık çıkıkçısı vardı. Hemen ona gittim. Zaten 15 günde bir soluğu çıkıkçıda alırdım." Küçük çocuk büyür, ve ilk gerçek uçuşunu 1976 yılında 18 yaşında gerçekleştirir. Takılıyorum. Beklediğiniz kadar var mıymış? "Fazlası vardı" diyor karşımdaki mavi gözlü adam. Gözleri dalıp gidiyor. "Öylesine güzeldir ki uçmak kelimelere dökmek zor. Göklerim hakimi olursunuz. Tanrı'ya inancımız sonsuz ama orada tek başınıza kalırsınız bütün becerinizi ortaya koymak zorundasınızdır. Ama önemli bir şart vardır. Havacılık usul gerektirir. Eğer usule uygun uçmazsanız bir gün mutlaka kendiniz öldürürsünüz." Peki ya korku? "Herkes korkar, sonuçta insanız" diye cevap veriyor. "Ama pilotlarınki farklı bir korku. Öyle bir durumda Allah'ım beni kurtar diye korkmuyorsunuz. İlk ciddi kazamı Kuşadası üstünde yaşadım. İki motorum birden bozuldu. Böyle durumlarda elinizden geleni yapmanız gerekiyor. Yok panikliyorsanız asla pilot olamazsınız." Tuncay Doğaner tam bir gökyüzü aşığı. Uçmanın inceliklerini anlatırken başka bir dünyadaymış gibi sanki. Öylesine dalıyor öylesine kendisini kaptırıyor ki insan üzülüyor bu adam niye burada benimle konuşuyor da uçmuyor diye. "Sanki denizdeki derinlik sarhoşluğu gökyüzünde de var gibi" diye mırıldanıyorum, başını sallıyor. Tuncay Doğaner jet ile uçmak bambaşka birşey diyor. "Yolcu uçağıyla uçmak hava kuvvetlerinden gelen biri için çocuk oyuncağı. Ama hiçbir pilot uçağını küçümsemez. Öte yandan kimse kusura bakmasın ama uçağı hiç tersten uçurmamış ile uçurmuş arasında biraz fark olsun." Nasıl bir duygu? Ters uçmak? Gülümsüyor. "Çok kolay" diye cevap veriyor. İnanılmaz bir keyif, tarifi yok. Ayrıca büyük bir güç. Binlerce beyin oturup bir F-16 dizayn ediyor ve siz bunu uçuruyorsunuz. Ayrıcalıklı hissetmemeniz mümkün değil. Tuncay Doğaner çok sevdiği jet pilotluğundan üsteğmen iken geçirdiği bir kaza yüzünden uzaklaşmak zorunda kalmış. Kaza günün anlatmaktan çok da hoşlanmıyor ama beni kırmıyor. "F 104 ile uçuyordum. Afyon meydanından kalktıktan sonra bir kuş sürüsüne girdik. Atlamak zorunda kaldım, boynumda ve belimde kırıklar oluştu. Omurganız zarar gördüğü zaman bir daha jet uçurmanıza izin verilmiyor. Ben de böylece jetlerimden uzaklaştım." Bir jetten atlamak kolay mıdır? "Yüzde elli ölüm riski taşır" diye anlatıyor Doğaner. "Uçağın motorundan bile kıymetli bir sandalyeniz var. Bazılarında paraşütünüzü sırtınızda taşıyorsunuz, bazılarında sandalyeye bağlı. Sandalyenin altında roketler var. Nasıl uzaya fırlatıyorlar mekiği, aynı sistem sizi de sandalyeyle birlikte fırlatıyorlar. Ben maalesef biraz fazla bekledim, uçağı kurtarabilirim sandım. Hani gemisini terk etmekistemeyen kaptan gibi. Sonra koltuğun altındaki halkayı çektim. Bir saniye boyunca bir şey olmadı. Başımı öne eğdim, o sırada koltuk fırladı ve boynum kırıldı. Ölmemem bir mucize." Tuncay Doğaner ciddi yaralar almasına rağmen uçmaktan soğumamış ve kendisini İstanbul Havayolları'nda bulmuş. "Sivil havacılığın keyifleri de ayrı tabii. Öncelik yolcuların güvenli olarak uçması ve konfor. Bir uçuşumda uçakta biri doğurdu. Ender rastlanan bir durumdur ama hepimizin yüzü güldü. Düşünsenize o kadar yüksektesiniz ve ortaya bir can çıkıyor." Ya ölüm?
HAYALİ GERÇEKLEŞTİ Başını sallıyor. "O da başımıza geldi. Yolcunun yüzünü örterken çok zorlandık." Tuncay Doğaner İstanbul Havayolları'ndan sonra Freebird'şirketinde uzun yıllar pilot ve yönetici olarak çalışmış. Tüm bu süre zaafında Sivil Havacılık İşletmeleri Derneği'nin Genel Başkanlığını da yürütmüş. Tek bir hayali varmış. O da Türkiye'nin iç hat uçan ilk sivil havayollarını kurabilmek. Bugün bu hayalini gerçekleştirmenin haklı gururunu yaşıyor. Ya uçuşlar? Odasında her zaman hazır bir pilot giysisi var. Ne zaman AtlasJet pilotları yardım istiyorlar, giyiyor gömleğini, uzanıveriyor gökyüzüne doğru. Hem de haftada en az üç kez. Tuncay Doğaner hayatını uçaklara adamış. Gökyüzünde nefes alıyor sanki. Göklerin hakimi (Aviator) filmini hatırlıyorum birden.
|
|
|
|
|
|
|
|
|