| |
İki başucu raporu
Kürt sorunu madem hepimizin sorunu, çözüm arayışlarında da herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Geçmişte, nice siyasal ve toplumsal risk göze alınarak yapılan çalışmalardan, hazırlanan raporlardan ve önerilerden yararlanılması şart. Özellikle, çok önemli olan iki belgeden..
Niyetimiz ne bir tarafı sıkıştırmak, ne diğer tarafın eline koz vermek. Sadece Kürt sorununa çözüm tartışmaları platformunun olabildiğince geniş tabana oturması için, sepetinde pamuk bulunanların ve bu konuda epey emek harcamış olanların da masaya çağrılmasına katkı yapmayı amaçlıyoruz. Öncelikle de ana muhalefet partisi CHP'nin. Çünkü Güneydoğu üstüne en birikimli, en zengin arşive sahip partimiz o. Kamuoyunun belleğini tazelemek için o arşivden iki belgeyi özetle aktaralım. Tam metnini merak edenler CHP'nin resmi web sitesine girebilir. Başbakan Erdoğan'ın gerek aydınlarla görüşmesindeki, gerekse Diyarbakır konuşmasındaki çıkışlarını "cesur" bulanlar, cesaret neymiş görsünler. Öcalan'ın PKK'yı Şam'daki villasından yönetmeye devam ettiği, Türkiye'de oluk oluk kan aktığı 1998 başında CHP'nin "Somut politikalar oluşturma grupları"ndan ikisi o dönemde tabu sayılabilecek iki konuya el attı: "Doğu ve Güneydoğu sorunu" ile "İnsan hakları ve demokratikleşme" sorunu. İki komisyona da Algan Hacaloğlu başkanlık ediyordu. Üyeleri arasında Sinan Yerlikaya, Orhan Veli Yıldırım, Yiğit Gülöksüz, Yaşar Seyman, Celal Doğan, Mesut Değer, Gürbüz Çapan, Bekir Gündoğan gibi partililerin yer aldığı, değerli akademisyenler Prof. Iouna Kuçuradi, Prof. Bülent Tanör, Prof. Zafer Üskül'ün de katkı verdikleri iki grubun hazırladığı raporlar o yılın yaz aylarında peşpeşe kamuoyuna açıklandı. İlkinde, yani "Doğu ve Güneydoğu Kalkınma Programı" başlıklı raporda bölücü terör ile Kürt sorununun birbirinden ayrılması gerektiği ifade edildi ve şu tespit yapıldı: "Bölücü terör, yurtdışı bölgesel boyutları olan bir sorundur. Ülkemizin çok kültürlü toplum olmasından kaynaklanan, etnik duyarlılıklara demokratik çözüm genel anlayışı çerçevesinde çözümlenmesi gereken Kürt sorunu ise, Türkiye'nin bir iç sorunudur."
Kimlik, anadil ve güvenlik Soruna çözüm önerileri ise CHP'nin "Demokratikleşme ve İnsan Hakları Raporu"nda sıralandı. "Ulusal birliğin temelinin kan bağı değil, yurttaşlık bilinci olduğu", "Çözümün siyasetçilere, sorumluluğun hükümetlere düştüğü", "Ortak siyasi irade ve yaygın kamuoyu desteği olmadan çözüme gidilemeyeceği", sorunun ancak "Etnik duyarlılıklara demokratik çözüm" ile aşılabileceği vurgulanan önerilerden birkaçı şöyle: * "Kürt kimliğinin tanınması, iç barışımızın kökleştirilmesi ve demokratikleşme çabalarımızın en kritik test noktalarından biri olarak görülmelidir. Bu olgu, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşları olarak üst siyasi kimlikte kucaklaşmamızın engeli olarak değil, farklı alt kimliklerin kaynaşmasını güçlendirici bir süreç olarak algılanmalıdır. * Kürt yurttaşlarımız dil, kültür, folklor ve kimliklerini koruma, geliştirme ve açıklayabilme ; kendi ana dillerinde yazılı basın, radyo ve televizyon dahil her türlü medya aracılığı ile yayın yapabilme; özel okullarda kendi ana dilleriyle eğitim yapabilme; Kürt dili ve kültürü üzerinde araştırma yapacak enstitüler ve benzeri kurumlarını kurabilme hakkına kavuşmalıdır. * Ülke coğrafyasının tümünde hızla yaşama geçirmek zorunda olduğumuz çoğulcu yerinden yönetim reformu, Kürt sorununun aşılmasında da önemli köşe taşlarındandır. * Çağdaş bir iç güvenlik kavramı ve örgütü oluşturulmalıdır. Jandarma yerine sivil kırsal polis örgütü kurulmalıdır. Sağ radikal siyasetle kuşatılan özel tim yerine yeni bir çağdaş güvenlik gücü oluşturulmalıdır. Köy koruculuğu tasfiye edilmelidir. MİT sivilleştirilmeli, illegal yapılar tasfiye edilmelidir." Sadece anahatlarıyla aktardığımız, ancak önümüzdeki günlerde herhalde sık sık başvuracağımız CHP'nin önerilerinin tümü de güncelliğini koruyor. Ve hepsi de çözüm yolunda birer kilometre taşını oluşturuyor. Her ne kadar bugün CHP'de katı milliyetçi bir grubun etkisi görülse de, Baykal'ın 7 yıl önceki Kürt sorununa çözüm reçetesine sahip çıkacağına inanıyoruz.
|