| |
|
|
Ayıplanan alkışlar
Klasik müzikte geleneğin baskısı.
Bugün kültür sanattan devam edelim... Caz, rock, arabesk gibi müziklerde seyircinin katılımı yüksektir. Mesela cazda saksofoncu ya da davulcu bir solo 'attırdı' mı; alkışı basarsın. Bu alkış müzisyenin gururunu okşar, onu daha hevesli, daha arzulu hale getirir. Arabeskte de öyledir; şarkının uygun yerinde millet bağırıp çağırmaya başlar; aynı rock konserlerinde olduğu gibi... Klasik müzikte ise bence sorun var. Size son örneği anlatayım. Aya İrini'de, Zukerman Beşlisi'nin konserindeyiz. Beşli önce Mozart'ın iki eserini seslendirdi: KV 515 Do Majör Beşli ve KV 516 Sol Minör Beşli... İlk parça 3, diğeri 4 bölümden oluşuyordu. Klasik müzikte şöyle bir gelenek var: Parça sona ermeden alkışlanmıyor. Yani bölüm aralarında alkış yok. Ancak cumartesi günkü konserde salonun yarıya yakını, bölüm aralarında da sanatçıları alkışladı. Bunun üzerine bazı 'tutucu' dinleyiciler göz kaş hareketleriyle, 'suuus', 'hiiişt' nidalarıyla onları fena halde ayıpladı, küçümsedi. Ben geleneğe uydum, parçanın bitmesini bekledim; arada alkışlamadım. Ama sonra düşündüm: Neden olmasın? Sanatçılar birkaç bölümden oluşan bir parçayı seslendirirken, performansları hoşumuza gittiyse neden aralarda da alkışlamayalım? Böylece daha hareketli bir ortam doğmaz mı? Sanatçı-dinleyici bağı daha güçlenmez mi? Yakın tarihe kadar klasik müzik konserine blucinle gidenler yeriliyordu. Bu kısıtlama yavaş yavaş kalkıyor. Alkışta da aynı yolu izlemenin ne gibi bir zararı var? Bildiğim kadarıyla yok! İstanbul Kültür Sanat Vakfı'nın müzik yönetmeni Ahmet Erenli'ye 'Niye alkışlamıyoruz' diye sordum; o da 'Sadece gelenek' dedi.
|