| |
|
|
AKM'yi yıkalım mı?
Kültür ve Turizm Bakanı Atilla Koç, İstanbul Taksim'deki Atatürk Kültür Merkezi'nin (AKM) yıkılıp yeniden yapılacağını söylemiş ve eklemiş: "İnşallah engel olan çıkmaz." Çıkar! Mutlaka çıkacak: "AKM'yi yıktırmayız" diye imza kampanyaları açılacak. Bu imzalar Çankaya'ya götürülecek. Hükümet 'kültür ve sanat düşmanı' ilan edilecek. 'Grev gözcüleri' misali, binanın önüne çadır kuran, uyku tulumu seren 'AKM gözcüleri' olacak. Binanın önünde gitar çalıp bildiri dağıtacaklar. Medya, 'yıkılmasın' demeçleriyle dolup taşacak. Muhalefet milletvekilleri 'kültürlü' kesimleri direnişe çağıracak. Doğrusunu isterseniz bir açıdan benim de içim cız edecek. Bizim yetişmemizde AKM'nin önemli yeri vardır. 1970'lerin sonu, 1980'lerin başında haftada en az bir kere AKM'ye giderdik. Cumartesi sabahları klasik müzik, Pazar sabahları ise Türk müziği konserleri olurdu. Ve tabii İstanbul Müzik Festivali kapsamındaki konserler... Bir çoğunu orada dinledik. Onları dinler ardından da Çiçek Pasajı'nın yolunu tutardık. Sinema salonunda 'ucuza' çok film izledik: 'Jules ve Jim', 'Hiroşima Sevgilim', 'Yeşil Karıncaların Düş Gördüğü Yer', Alman deneysel sinemasından örnekler... Velhasıl güzel günlerdi! Ancak... Çağdaş gereklere uymuyorsa AKM yıkılmalıdır. Çünkü İstanbul bir 'dünya kenti' haline geliyor. Bunun gerekleri var: Beş yıldızlı oteller ya da ileri iletişim imkanları gibi... Dünya kentleri 'düğüm' yerleri, 'aktarma' noktaları, 'etkileşim' merkezleridir. Çok sayıda kongre salonu olmayan bir dünya kenti düşünülemez. İnşa fikri 1950'lerde olgunlaşan ve 12 Nisan 1969'da açılışı yapılan AKM'yi yıkıp yeniden yapmak gerekebilir. Yeter ki yeni proje daha kapsamlı, daha yetkin, daha çeşitli, teknolojik açıdan daha ileri olsun... İngilizler çağın gerisinde kaldığı için asırlık Wembley Stadı'nı yıktılar; yeniden yapıyorlar. Eski tiyatrolar, sinema salonları, gösteri merkezleri de yeniden yapılabilir. Yeter ki 'tarihi eser' olmasın.
|