| |
Türkiye'de yazar olmak
Brezilyalı yazar Paulo Coelho'nun son kitabı "Zahir", önümüzdeki ay Can Yayınları'ndan piyasaya çıkıyor. Alıp okuyacağız elbette. Bu Coelho arkadaş, şimdiye kadar yazdığı 12 kitap, bütün dünyada toplam 65 milyon satmış, 50 dile çevrilmiş bir kalem adamı. Sahici bir yazar yani. Son kitabı Zahir, şimdiden İngiltere'de liste başında. Konusunu, kitabı alıp okuyunca öğrenirsiniz. Anlatıp da, merak duygunuzu örselemek istemem. Coelho'nun yaşam sürecindeki kilometre taşlarından yola çıkarak, Türkiye'de yazar olmanın, daha doğrusu "olamamanın" sübjektif koşullarından bahsetmek istiyorum, biraz. Türkiye'de hiç sıkıntısı çekilmeyen gazete yazarlığı ile, dünya çapında kitap yazarlığını aynı kefeye koyacak değilim. Gazete yazarlığı, sadece Türkiye'de değil bütün dünyada da, meta yaratma sanatının bir parçası olarak, " yıldız yaratmaya" dönüştüğü için, mukayese etmek doğru olmaz zaten. Gazete yazarlığı, "ikon oluşturmaya" veya " bağımlılık yaratmaya " yönelik bir iş haline geldi. Konumuz bu değil zaten. Türkiye, dünya çapında yazarlık bakımından da pek verimli bir memleket sayılmaz. Bunun nedenleri aslında ciddi bir doktora tezi bile olabilir. Neden bizim de Coelho'larımız yok? Hiç kimse ben Paulo Coelho olacağım diyerek, Coelho olamaz. O kabiliyet, o cevher, o duygudüşünce dünyası ve bunun için elverişli, mümbit ortam yoksa, ağzınla kuş tutsan Coelho olamazsın. En hafif derecede muhalif, birazcık ırgalayıcı, bir miktar da sorgulayıcı herhangi bir kitabın yazıldığı anda bile, insanın vatan haini olarak damgalanıp, sürüm sürüm süründürüldüğü coğrafyalarda Coelho'ların çıkması kolay değil. Diyalektik anlamda, olumsuzlukların yeni meydan okumalar doğurması gerekmez mi derseniz, o zaman da bu meydan okumaları halkın " ödeyip ödemediğine" bakmak gerekir. Coelho, 1947'de Rio'da dünyaya gelmiş. Genç yaşta Henry Miller' in eserleriyle tanışınca, kafayı sıyırmaya başlamış. Babası da onu bir tımarhaneye kapattırmış. O tımarhane günleri Coelho için bulunmaz deneyim olmuştur. Sadece bu büyük bir yazar olmaya yetseydi, yarı açık tımarhane ve de cezaevi durumundaki memleketlerden yüzlerce Coelho çıkması gerekirdi. Coelho eserlerinde tabulara karşı; insanların, lüksün esiri, seçemediği hayatın esiri, ailesinin isteklerinin esiri, evliliğin esiri, hoşlanmadığı kişilerle yemek yemenin esiri olmasına karşı çıkıyormuş. Karşı çıkılacak daha ne tabular var ama, gel de çık bakalım! Hayatını kalemle kazanan herhangi birinin, kendisini Coelho'ya rakip görmesine ses çıkarmam. Ama dünyaya yeni yeni Coelho'lar çıkartabileceğimize inanmak için bir neden yok! En iyisi biz, donla plaja gidilir mi gidilmez mi kavgasına devam edelim.
|