| |
|
|
Devlet ve siyaset asla birbirini çelmelememeli
Dünkü Tercüman'da Cengiz Çandar " PKK ne istiyor? Erdoğan ne yapmalı? " başlığı altında çok önemli bir konuya değinmişti. Özetle şöyle diyordu: - "PKK konusu "nun " Kürt sorunu "ndan ayırt edilmesi, gelinen aşamada özel bir önem taşıyor. " PKK talepleri " ile " Kürt talepleri " de birbiriyle asla karıştırılmamak zorunda. PKK, İmralı'daki " tek adam "a ilişkin talepleri, " Kürt talepleri " gibi sunmaya gayret ediyor. Bu, Türkiye'nin kamuoyu tarafından da, bizzat Kürtler tarafından da kabul edilmemelidir. " Kürt realitesi "nin tüm aktörleri Cengiz Çandar'ın bu tahliline ne kadar katılır, bilemiyorum. Devrede silahlar ve terörizm olmasa, özgür tartışma ortamında sorunlara çözüm aranabilse, elbet her konu aklın ve gerçeklerin ışığında salim kafayla ele alınabilirdi. Bu çerçevede, hem Türklerin, hem Kürtlerin, özetle Türkiye'nin tüm vatandaşlarının daha özgür ve daha müreffeh bir yaşam ortamına kavuşacakları Avrupa Birliği hedefi için çaba harcamak, herhalde terörizmden daha tutarlı bir yöntem olarak herkes tarafından benimsenirdi. Kürt realitesi içindeki çeşitli kanatların kendi iç hesaplaşmalarını ve yöntem arayışlarını bir kenara bırakarak, Türkiye Cumhuriyeti'nin karar merkezleri arasındaki ilişkilere ve tartışmalara da eğilmekte fayda var. Başbakan Erdoğan'ın " Aydınlar " diye anılan grupla yaptığı görüşme sırasında verdiği mesajlar biliniyor. Başbakan bugün yapacağı Diyarbakır ziyaretinde herhalde bu mesajları bölge halkına tekrarlayacak: - Türkiye' nin bir Kürt sorunu vardır. Bu sorunla yüzleşecek özgüvenimiz ve demokratik cesaretimiz de vardır. Ama bu sorunun teröre alet edilmesini asla kabul edemeyiz. - Bir toplumsal sorunu bahane ederek şiddete başvurmak ya da şiddet ortamını meşru göstermeye çalışmak hiçbir şekilde kabul edilemeyecek yaklaşımdır. Bütün sorunları bir şartla konuşuruz. Çözüm anayasal devlet ve demokratik cumhuriyet içinde olacaktır. Şu konuda da kararlıyız. Ne olursa olsun demokratikleşmeden geri adım atmayacağız. - Diyarbakırlı bir genç " Adam yerine konduğumuzu hissedelim yeter " demiş. Bunu göreceksiniz. Diyarbakırlı, hem üslubumuzla hem de uygulamamızla adam yerine konulduğunu hissedecek. Türkiye vatandaşı olan herkes birdir, aynıdır. Birinin diğerine üstünlüğü yoktur. İşsizliği, yoksulluğu, geri kalmışlığı ortadan kaldıracağız. Bunun için gerekirse pozitif ayrımcılık da yapacağız. Başbakan Erdoğan'ın Kürt Sorunu'na bakış açısını yukarıdaki cümleler içinde bulabiliyoruz. Şimdi bütün mesele " Acaba bunlar, aynı zamanda Türk devletinin de soruna bakış açısını yansıtıyor mu " sorusuna cevap vermeye bakıyor. Bir gün önce Cemil Çiçek Turgut Özal düşmanlığı nedeniyle nelerin heba edildiğini vurgulamıştı, Milliyet'te Fikret Bila'ya verdiği demeçte. Unutmayalım ki bugün Erdoğan'ın söylediklerini, 1990'ların başında Özal da söylemişti. Ama " Özal federasyon istedi " cümlesinden başlayan nice kampanyalar açıldı. Kuzey Irak kaynaklı terörü, Kuzey Iraklı Barzani, Talabani ve ABD ittifakı ile kırma çabaları, Özal'ın ABD'nin uydusu olduğu şeklindeki suçlamalara kadar dayandı. Yani Kürt Sorunu'nu PKK'dan soyutlamak yolundaki öneri ne kadar doğruysa, bu sorunu Türkiye'nin siyasetten soyutlamaması da, o kadar doğrudur. Özetle, devlet ve siyaset aynı safta olmak zorundadır.
|