İstanbul uçurtması
Yalnızca güneş mi; uçurtma da doğudan yükselmiştir. Çinli rahiplerin ruhlarla buluşup gelecekten haber vermek amacıyla gökyüzüne saldığı uçurtma, denizciler tarafından Batı'ya götürüldüğünde bir oyuncağa dönüşür. Batıda oyuncak, bilimin öncüsüdür. Gökyüzünün öfkesi olan yıldırıma uçurtma sayesinde tasma takılır, evcilleştirilir. Bu tasmanın adı "paratoner"dir ve uçurtmanın ipi Benjamin Franklin'in elindedir. Elektriğin bir akım ve enerji olduğunu keşfeden Franklin, bilimin yolunda yeni bir kapı açmayı başarır. Bunu da, uçurtmasına bağladığı bir anahtarla yapar! 27-28 Haziran 2004 tarihinde, İstanbul'da yapılacak NATO zirvesi öncesi, gazetelerde, oyuncak uçak satışının yasaklandığını bildiren haberler çarpar, okuyucuların gözlerine. Akşam Gazetesi'ni okuyoruz: "Yasağın temelinde, olası bir havadan gelecek bombalı suikast endişesi yatıyor. Polis, mağaza sahiplerine uzaktan kumandalı uçak, helikopter ya da planör satışlarının yasaklandığını duyurdu. Liderlerin toplantılara katılacağı bölgede, hava kontrolü, oyuncak uçak yasağıyla güçlendirilmeye çalışılıyor." NATO Zirvesi öncesinin İstanbul'unda, II. Abdülhamit'in baskı dönemini aratmayacak uygulamalardan oyuncaklar da paylarına düşeni alır! Benjamin Franklin'in evcilleştirdiği elektriğin Osmanlı'ya geç gelişinin nedeni de zaten, Abdülhamit'in aydınlığa olan öfkesidir. Ne gariptir ki, bu padişah döneminin sayfalarca uzanan yasaklar listesinde uçurtmanın da adına rastlarız!..
JURNAL Sadi Borak, Yeni Tarih Dünyası Dergisi'nin "17 Aralık 1954" tarihli sayısında, II. Abdülhamit'e yapılan bir jurnalden haberdar eder bizleri: "Bugünlerde Avrupa'dan bir hayli eczalı ve muhtelif renklerde uçurtma gelerek Nişantaşı ve Şişli taraflarıyle Yıldız Sarayı'na yakın olan yüksek yerlerde - yaşları epeyce ileri- bazı gençler tarafından uçurulmaktadır. Bu uçurtmalar iki taraflı olduğundan aralarına patlayıcı madde konulması da muhtemeldir. Binaenaleyh bu uçurtmaların İstanbul'a sokulmaması hususunda emri şahaneleri" Benjamin Franklin'in bilimin kapısını açtığı anahtar, ülkesi Amerika'nın elinde yıllar sonra, ülkelerin bağımsızlığına taktıkları kilitlerin içinde dönmeye başlar. Haksızdırlar ve bunun da farkındadırlar; hem de, oyuncak uçaklardan korkacak kadar!.. İstanbul'da, çocukların sokaklarda en çok oynadığı oyuncaklar sıralamasında misket ve topaçtan sonra uçurtma gelirdi. "Misket Sokağı" ve "Topaç Sokağı" olsa da, çocuk seslerinin duyulduğu bir "Uçurtma Sokağı" yoktur İstanbul'un. Bahar geldiğinde, bakkalların saçak altlarına astıkları kırmızı ve mavi renkli defter kaplarından yaptıkları uçurtmaların kuyrukları, çiçek kokuları taşıyan rüzgarla sallanırdı, nazlı nazlı... Ama, o yıllarda, çocuğuna hazır uçurtma almak yerine, onunla birlikte uçurtma yapmanın tadına varmak isteyen babalar da yaşardı. O babalar ki, çocuklarının NATO askeri olarak memleket topraklarından çok uzaklarda ölmelerine de karşıydı. Nasıl olmasınlar ki?.. Uçurtma çıtalarına çivi çakmak istediğinde, parmağına vurur da canını acıtır diye, çekiçleri bile vermezlerdi, çocuklarının ellerine...
ANLAMI ÇOK FARKLI Uçurtma, dünyanın değişik ülkelerinde çok çeşitli anlamlar taşımaktadır. Örneğin, Japonya'da uçurulan bir uçurtmanın yeri indiğinde toplanması büyük bir uğursuzluk sayılır. Bunun nedeni, şimşeklerin uçurtmanın toplandığı bölgeye çekileceği inancıdır. Tayland'da ise uçurtmaların cinsiyeti vardır! Bu ülkede yüzyıllardır oynanan bir oyunda, "Chula" adlı erkek uçurtmalar "Pakpoa" adlı kız uçurtmaları havada yakalayarak kendi bölgesine çekmeye çalışır. Küba'da yapılan uçurtma şenliklerinde de amaç, uçurtmaya bağlanan jiletlerle rakiplerin ipini koparmaktır. Orhan Veli'nin çocukluk arkadaşı Halim Şefik'ten dinlemiştim; çok güzel uçurtma yaparmış Orhan Veli... Öyle ki, onun uçurtması hep en yükseğe çıkarmış. Şairin uçurtma sevdasıyla "Macera" adlı şiirinde karşılaşırız: Bir uçurtma yaptım, telli duvaklı; Kuyruğu ebemkuşağı renginde; Bir salıverdim gökyüzüne; Gökyüzünü gördüm. Halim Şefik, arkadaşı Orhan Veli'yi aramak için evden çıktığında, gökyüzüne bakardı önce... Eğer o gün, uçurtmalar bulutlarla oyun oynuyorlarsa en yüksekte olan uçurtmaya doğru yürürdü... Bilirdi ki, o uçurtmanın ipi Orhan Veli'nin ellerindedir!
|