|
|
Ağır abiler eğlenmez, yoklama verir
Ben oldum olası Alman ekolünü pek sevmemişimdir. Almanlar hep bana soğuk, mesafeli, fazla ciddi gelmiştir. Yani benim hiçbir zaman olamayacağım biçim... Şimdi "Kadın durup dururken niye Almanlardan bahsediyor?" diyeceksiniz. Herhalde "Haydi bu hafta da Almanları yazalım" demedik, di mi... Geçen hafta sonu fuar dolayısıyla Berlin'deydim. Bu şehir benim Almanlar ve Almanya hakkındaki fikrimi inanılmaz biçimde değiştirmiştir her gidişimde. Bunun en önemli sebebi insanların bu şehirde eğlenmesi. Berlin, Almanya'daki başka bir şehirden, çok Amsterdam'a benziyor. Yani insanlar sürekli partiliyor. Bir gece hayatı var ki akıllara zarar. Benim Frankfurt'ta yaşayan bazı arkadaşlarım hafta sonu eğlenmek için Berlin'e gidiyormuş.
GÜLMEK AYIP! Eğlencenin bu kadar iyi olması kulüplerin müthişliğinden değil insanların tavrından kaynaklanıyor. Bizde bilirsiniz, özellikle son zamanlarda türeyen sonradan para kazanmış gergin ağabeylerle birlikte insanlar, sadece mekanlarda yoklama veriyor. Kimsenin eğlendiği filan yok. Yani racon şu, madem paran var en in yerlere gideceksin, en çok parayı sen harcayacaksın ama eğlenceye gelince orada dur! Onların eğlence anlayışı ellerinde viski bardakları ve de purolarını alıp en fazla 'kadın kesmek'. Çünkü bunlar büyürken erkeklerin gülmemesi gerektiği öğretiliyor. Ayrıca öyle dans etmek tepinmek falan da ağır abi durumuna uymaz. Sadece paraları ve arabaları sayesinde girebildikleri bu mekanlara gelmelerinin sebebi eğlenmek, dans etmek falan değil. Yoklama verip, kawazaki ablaları görmek. Her neyse bırakalım bizdeki ağır aksak, gergin ağabeyleri, Berlin'e dönelim. Burada insanlar eğlenmek, iyi müzik dinlemek için filan sokağa çıkıyor. Biz de bir grup, cumartesi akşamı için çok hoş bir restorana rezervasyon yaptırdık. Bu restoran çok "in" bir yer olduğu için, bir sürü torpille yer ayarlayabildik. Her neyse galiba yorgunluktan bizde de vidalar iyice gevşemiş, ota, çöpe her şeye gülüyoruz. Derken efendim bize servis yapmak üzere bir garson geldi. O da ne? Ben diyeyim Brad Pitt siz deyin George Clooney. İşte öyle muhteşem bir şey. Benim vay be, "İlah mıdır, nedir?" dememle masadakiler başladı alaya. Önce garsonun ismi öğrenildi. Derken "Joe aşağı, Joe yukarı" nasıl gülüyoruz, inanamazsınız.
JOE ŞAMPANYA GETİRDİ Aramızda en iyi Almanca konuşan Aliciğim durmadan Joe'ya beni methedip "Ayşe bizim illerde şöyle tanınır, şöyle bilmem nedir" deyip kenara çekilip gülüyor. Bizim Joe'nun elinde bir şişe şampanyayla gelip, "İşte bu da benden Ayşe'ye" demesiyle biz iyice kopup gittik. Son hatırladığımda yanımda Dilek, karşımda Kudret ve Joe, hep beraber marş söylüyorduk. Derken Berlinliler bile bize hayretle bakıp el çırpmaya başladı. Ali'nin ısrarlarıyla gece yarısından sonra bir partiye gittik. Parti çok keyifli olmasa da mekan müthişti. İnsanlar kumun üzerinde, şezlonglarda ellerinde içkileri sohbet edip gülüyorlar, canları isteyince kalkıp tepinip gülüyorlar yani bir keyif görmeyin. Sabah 3'ten sonra, içimizden bazıları başka bir kulübe gitti ama benim pilim bittiği için birkaç kişiyle otele döndüm. Pilimi şarj etmek üzere. Diyeceğim o ki insanlar yad ellerde eğlenmek, gülmek, rahatlamak, iyi müzik dinlemek için partiliyor. Bizdeki gibi yoklama vermek için değil. Hey gergin ağabeyler siz ne derseniz deyin biz de sokağa çıkıp gülücez, bol bol tepinicez ama tercihen sizin gitmediğiniz mekanlarda, kendi biçimimizde, kendi hamurumuzdan, aynı tarz geçmişi paylaştığımız insanlarla.
İLİŞKİ CADISI Ayşe Brav
|