|
|
|
|
|
|
Kimseyle konuşmaya cesaretim yoktu, annemle bile!
SEVGÜL'ün kafası bir tiyatro oyunu ile karışıyor: "Orta iki veya sondaydım. Okul tiyatro kolu "Sultan Gelin" adlı oyunu sahneye koymuştu. Oyun; kocası ölünce, kocasının kardeşi ile evlendirilen bir kadının dramını anlatıyordu. Aslında gelin ve damat bu evliliği istemiyor ama ailelerine karşı gelemedikleri için çaresiz evleniyorlardı. Düğün gecesi kapıda bekleyen kadınlar vardı. Yeni çift telaş içinde, genç kadının parmağını keserek akıttığı kanla sildikleri çarşafı bekleyenlere veriyor, onlar da kanı görünce sevinç çığlıkları atıyorlardı. İyi güzel de, ne demekti şimdi bu? Hiçbir şey anlamamıştık bu sahneden. 'Gerdek gecesi' diyorlardı; ne demekti bu? Niye çarşafın kanlı olması gerekiyordu? Bizden büyük kızlar ise kikirdeyerek fısıldıyorlardı; "Evlenince kadından kan gelir!" "Peki ama neden?" "Erkek pipisini kadının içine sokar da ondan" "Ne!!!" Tam anlamıyla bir şoktu duyduklarım. Hiçbir anlam verememiştim söylenenlere. Doğru olup olmadığını ve ayrıntıları öğrenmeyi çok istiyordum ama çevremde bunları soracak kimseyi bulamıyordum. Cesaretim de yoktu tabii; ne annemle, ne de komşu abla ve teyzelerle bu konuları konuşmaya. Günün birinde öğrenecektim elbette!"
|
|
|
|
|
|
|
|
|