|
|
Sabahın beşinde nasıl panik olunur?
Herkes evine özenir. Değil mi? Hele yeniyse daha çok özenirsiniz. Halısı nasıl olsun? Sehpaları hangi renk yapsak diye. Ya perde? Ah o perdeler. Maaşınızın tamamını yatırır yine hayalinizdekilere kavuşamazsınız. Peki iskemleler? Örneğin biri benim kocama niye iskemlelerin masadan daha pahalı olduğun mantıklı bir şekilde açıklayabilir mi? "Hayatım" dedim "Bu Fenerbahçe sevgisi gibi bir şey. Mantık falan aramayacaksın. Öyle kabul edeceksin." Başını salladı ama ikna oldu mu? Bilinmez. O günden beri her gittiği evdeki sandalyelerin fiyatını soruyor. Uzun lafın kısası bir süredir evimle uğraşıyorum. Salonumuza pek özendim. Sonunda bütçeme göre istediğimi de elde ettim diyebilirim ama... Ama evdeki iki küçük faktörü unutmuşum. Evet iki küçük köpekten bahsediyorum. Eve yeni ne gelirse bacaklarını kaldırıp işeyen itlerden. Ona da bir çözüm bulduk aslında. Salonun girişine minik bir barikat kurduk. Kapı yaptırana kadar canım... Küçükler de alıştılar bu duruma. Önceleri yıkmaya uğraşsalar da pes ettiler. Yani ailecek mutluyduk. Erken konuşmuşum.
***
Halılar gelince iki yakın arkadaşı davet ettim. Nasıl özendim anlatamam. Ortaya bir peynir tabağı hazırladım. (Hazırlaya hazırlaya peynir tabağı mı hazırladın diye soran olursa diye yazıyorum. Yemeğe davet etmedim, ayrıca ne ara yemek yapayım? Antalya-Ankara uçuşu arası mı?) Uzun lafın kısası arkadaşlar geldiler. Güzel şaraplar içtik, peynirler yedik ve uzunca bir süreden sonra evimizde keyifli bir gece geçirdik. Taa ki sabah beşe kadar. Önce belli belirsiz bir havlama sesi duydum. Saatime bir göz attım. "Yok canım" dedim kendi kendime dışardan geliyordur. Sonra havladılar. Panik içinde kalktım "Kalk hayatım, köpekler havlıyor bu saatte, kesin eve biri falan girdi." Kocalar için anahtar cümle "Eve biri girdi." Yani normalde bizimkini o saatte ne yapsanız kaldıramazsınız. Yani "Kalk dışarıda bomba patladı" desem "Dışarıda işte" diye cevap verir ya da hiç muhatap olmaz. Ama bu sefer öyle olmadı. Kalktı kalkmasına ama bir TIR çevikliğinde. O gelene kadar ben çoktan aşağı inmiştim. Manzara anlatıyorum. Yeni halılarımın üzerine bizden arta kalan peynir tabağı indirilmiş. Büyükçe bir kalıp peynir büyük keyifle yenmiş. Peynir halının içine işlemiş adeta. Salonun her tarafına belli aralıklarla işenmiş. (Neden? Çünkü eşyalar yeni, koku bırakmak lazım) Barikat mı? Ne barikatı? 10 kiloluk iki köpek tarafından çiğnenmiş. İnsan sabahın beşinde ne derece bir canavara dönüşebilir bilmiyorum ama önümde iki yol vardı ya köpekleri halıyla dövecek ya da ağlayacaktım sinirimden. İkinci yolu seçtim. Bir saat ağladım. Köpekler pür neşe evin içinde koşuşturdular. Kocam "Yenisini alırız" gibi cümleler kurdu. Neyin yenisi? Sonra "İskemlelere de yapmışlar mı, kontrol ettin mi?" diye sorunca, pes ettim. Minik itler üç gün boyunca beni görünce kuyrukları kaldırmak yerine indirdiler. "Deli kadın yine geldi" dediler herhalde birbirlerine. "Ne var canım iki eğlendik. Hem ev bizim de evimiz değil mi?" Not: Suçluların değil masum gözükenlerin fotoğrafını tercih ettim. Pazar neşesi için.
|