|
|
Her işlemeli kıyafet COUTURE sanılıyor. Oysa...
Nişantaşı'nda iki adımda bir 'couture' tabelası var... 'Haute couture'ün anavatanı Paris'te bile bu kadar çok 'couture' yazısı yok!.
Nişantaşı deyince kafeleri, restoranları, mağazaları, küçük butikleri ilk aklımıza gelenler... Eski binaları, şık insanları, yerli yabancı marka mağazaları ile İstanbul'un moda semti. Benim gibi birçok Türk tasarımcının showroom'u veya atölyesi de Nişantaşı'nda. Buraya kadar her şey çok güzel... Benim dikkatimi çeken başka bir şey var ki bunu paylaşmam gerektiğini düşündüm. Nişantaşı sokaklarında dolaşırken, artık sık rastlamaya başladığım tabelalar bu yazıya sebep oldu. COUTURE yazan bir sürü tabela...
ORİJİNALLİK ÜST NOKTADA Haute Couture'ün doğduğu ve yaşatıldığı, tek vatanı diyebileceğim Paris'te bile bu kadar couture yazısı göremezsiniz. İstanbul'un en bilinen semtinde, insanları yanıltan bu algılamalara değinme ihtiyacı duydum. 'Haute Couture' Fransızca bir kelimedir. Bir moda terimi olarak da her dilde aynı şekilde kullanılıyor; ne Türkçe, ne İngilizce bir karşılığı yok. Ülkemizdeki en büyük yanılgı ise her gece kıyafetinin, dantelli işlemeli elbisenin, gelinliğin 'couture' sanılması! Bir kıyafeti 'couture' olarak tanımlamak, bir moda kurumunu 'couture' yapıyor diye tanıtmak için birtakım kriterler var. Tamamıyla el işçiliği olması, tek örnek olması, orijinal fikir olması, kişinin ölçülerinde dikilmiş olması gibi... Ki her şeyden önemlisi günümüzde 'couture'; tasarımın ve dikim kalitesinin, orijinalliğin en üst noktalarda olmasıdır. 'Couture' atölyesi bir tasarımcının laboratuvarı, en yaratıcı, en deneysel olduğu alanıdır.
VALENTİNO'YA BİLE YASAK 'Haute Couture' günümüzde sadece Chanel, Dior, Gaultier, Lacroix gibi çok sayılı ve özellikle Fransız modaevlerinin kullanabildiği bir ibaredir. Yamamoto, Elie Saab, George Chakra, Ji Haye gibi birkaç senedir 'couture' yapan yeni modaevlerinin tasarımcılarına ise sadece 'couture' kelimesi kullanılmalarına izin veriliyor. Valentino'nun bile 'haute couture' ibaresini kullanmadığını biliyor muydunuz? Sebebi ise Valentino'nun bir Fransız modaevi olmaması ve hâlâ 'haute couture' yapmak için genç bir kurum olarak görülmesidir. Ben de 'Paris Haute Couture Haftası'ndaki defilem için 'couture'u yaşatan, denetleyen kurum 'Chambre Syndical De La Haute Couture'e (Haute Couture Sendika Odası) başvurduğumda ve kabul ettiklerinde 'Dilek Hanif Couture'ü kullandım. Günümüzde 'couture' defileleri; o markanın, modaevinin imajını güçlendiren, çıtasını yükselten; markanın ruhunu, yaratıcılığını en üst noktalarda sergilediği şovlardır ve 'couture' koleksiyonlarının ruhu aksesuvardan, hazır giyim koleksiyonlarına, bazen mağazaların dekoruna kadar etkiler. Ne yazık ki yüksek fiyatları sebebiyle modanın bir adım önünde olmak isteyen, en özeli giymek isteyen film yıldızları, prensesler, first lady'ler, önemli iş kadınları ve işadamlarının eşleri gibi dar bir kitleye ulaşabiliyor.
DEĞERLİ TABLO GİBİDİR! 'Couture' elbiseleri değerli tablolar gibi de algılayabilirsiniz. Sadece giyinmek adına değil; moda sektöründe emeğin, zekanın, yaratıcılığın, yeniliğin, farklılığın birleştiği bir noktadır. En büyük dileklerimden biri; ülkemizde kendi kültürümüzü, emeğimizi, yaratıcılığımızı tanıtabileceğimiz bir alan olan 'couture'ü daha bilinçli algılar duruma gelmemiz. Umarım o 'couture' yazan tabelalar bir gün hepsi gerçekten couture yapıyor olsun...
DilekHanif
|