Çağla Kubat da kimmiş?
Alaçatı maceralarına devam... Hani haftasonunu Çeşme Alaçatı'da geçirdim ya... Avrupa Windsurf (rüzgar sörfü) Şampiyonası yapıldı, Çağla Kubat yarıştı, Manga ve Alan Parson's Live Project konserler verdi... Peki yazarınız Ayşe Özyılmazel ne etti? Sörf hadisesinden çakmam ama madem buralara kadar gelindi, ille de hadiseye el atılacak dedim. Şampiyonanın gerçekleştiği Alaçatı Beach Club'ta sörf olayına girdim... Şunu belirtmeliyim ki, bu sörf işi 'yaş'... Anlamayana hiç gelmez. Adaleli ve yakışıklı erkekler, güzel kızlar kostümlerini giymiş, bellerine bir şeyler dolamış elde rengarenk yelkenler koşuşturuyor... İyi de bunlar ne halt ediyor? Yarışmacılara nasıl puan veriliyor? Kim önde, kim geride seyirci nasıl ayırt ediyor? Son derece cahilim... Zaten burası da Arapsaçı mübarek. Yarışan yarışmayan herkes denizde, sörf yapan yapana, burada ne döndüğünü anlayana benden altın madalya... Alaçatı Beach Club'ın sahibi, duruma hakim kişi Alaattin Ulaş elimden tuttu, Barbaros Şenol hocaya "Eti senin, kemiği benim, şu kıza işi öğret" buyurdu... Hocalar da hoca hani... Boy, pos, fizik, uzun saçları sallama, ıslak ıslak dolanma, yanık tende birinciler. Maşallah! İlk iş bana kostüm bulmakta. Hani şu rüzgar sörfünde giyilenlerden. Sımsıkı vücudu saran diz altında biten, siyah kılıklar Adı 'Wet suit miş', giymek zor işmiş. Tülin Şahin'in kıyafetlerine daha rahat girersiniz emin olun! Çek babam çek. Hava 30 derece, piştim ki, ne piştim. Ayağıma da siyah yapışık ayakkabılar, görüntü tamam... Yakışıklı hocam "Önce kumda çalışacağız" dedi. Ne kumu ya, sensin kum! "Sörfünü kapan denizde cirit atıyor, beni rezil etme hocam!" "Türküm doğruyum, çalışkanım sörfe çıktım mıydı rüzgar beni götürür hocam!" dedik, dinletemedik. İlle de simülatör diye tutturdu. Karada prova olayı yani... Başladı anlatmaya "Bu bumba" (yelkenin tutulan yeri, yatay sopa yani), "Bu da mast" (yelkenin direği)... "Çık bakalım boarda" (yani sörf tahtasına) Çıktık... Düştüm mü yandım!.. Hıncal Uluç ve saz arkadaşları bu işi kıvıramadığımı duyarlarsa ömrümün sonuna kadar çenelerinden kurtulamam artık... Neyse ki, sörf üstünde durmaya hakimim. Sıra sudaki yelkenin ipini yavaş yavaş çekmeye geldi. Çektik, yelken yukarı geldi. "Ayaklar sörf tahtasının ortasında, kolları kırma, dik dur, Banu Alkan sahilde misali parmak ucuna basma!" Eyvallah hocam! Hoca beni saldı, başladım gitmeye, kalbim pıt pıt çaktırmıyorum. Haydaaa denizde gidiyorum. Amanın kontrolü kaybediyorum, yarışmacıların arasına kaynıyorum. İmdaaaat... Hoca kıyıda tepiniyor "Ayşe suya atla, geri dön..." Ne gerisi ya, bu maçı alacaz başka yolu yok! Yarış kızım Ayşe, Çağla Kubat da kimmiş, o dal gibi vücuduna... Tıpış tıpış suya atlayıp, sörfü çekiştirdik tabii. Kendimi 'Baywatch' dizisindeki Pamela Anderson gibi hissediyorum, tabii yakınından bile geçmiyorum. Barbaros Şenol "Şimdi sırada dönüşler var..." "Yok hocam yok! Bu kadarı bile bana çok, sen bana şu puan alma meselesini anlat..." Denizde şamandıralar var koca koca, en turuncusundan. Yarışmacılar start alıp çıkıyor, şamandıralar arasında sekiz çiziyor, en hızlısı puanları kapıyormuş. Önemli olan güç değil teknikmiş, en iyisi bile bu sporda düşermiş, çıktığın noktaya geri gelmeyi becerirsen tamammış. Kendilerine başarılar diliyorum, sörf işini bırakıyorum. Çarşambaya Çeşme'nin favori mekanı Sole Mare izlenimleri, futbolcu listeleri daha neler neler...
|