|
|
|
|
|
|
Kadına, erkeğe ve çocuğa...Türkiye'yi dergiye boğacağım
Namık Gedik'in oğlu olan Arda, baba mesleği politikaya atılmanın ya da bir eğitimci olmanın düşlerini kurardı. Ercan ise çocukluğundan beri hayranı olduğu mesleğin; gazeteciliğin... Yine öyle gecelerden biriydi. "Haydi bakalım büyük gazeteci... Herkes kendi tabağını mutfağa götürecek" dedi İnci sofradan kalkarken. Her defasında yinelenen bu espriyi aralarında ciddiye alan sadece kendisiydi. Ama İnci'nin kıvrak zekasının ipuçları da burada yatıyordu. Ciddiye alınmadığını hissettiği zaman bile tavrını sürdürürdü. Savaşı böyle kazanacağına inanırdı. "Bu sadece bir hayal" dedi Arda. "Bir gazete çıkarmak..." "Nesi hayal?" "Çünkü Türkiye'de gazeteler büyük patronların elinde. Bazıları aile geleneğini sürdürüyor. Sen kimsin? İsviçre'de okumuş bir harika çocuk. Seni yaşatırlar mı sanıyorsun?" "Eeee... Başka?" "Unut oğlum bunu. Gazete patronu olmak güç iş..." "Ben gazete çıkarmayacağım ki?" "O zaman neden iki saattir boşa konuşuyorum?" "Ben önce dergi yapacağım..." Gözlük camlarının ardındaki bakışları sanki bir tutkuya kilitlenmişti. "Dergiler yapacağım..." Aynı anda İnci'nin mutfaktan gelen sesi duyuldu: "Bulaşığa yardım eden yok mu?" "Sonra elini masaya vura vura devamını getirdi" diye anlatıyor Arda Gedik. 'Kadına bir dergi, çocuğa bir dergi, erkeğe bir dergi... Bunlar bizde yok... Türkiye'yi dergiye boğacağım...'
|
|
|
|
|
|
|
|
|