TÜSİAD'dan hükümete sert eleştiri
Türk Sanayicileri ve İşadamları Derneği (TÜSİAD) Yönetim Kurulu Başkanı Ömer Sabancı, Avrupa kamuoyunda Türkiye'nin olumsuz siyasi, ekonomik ve demokratik vakalarla anılmasına yol açan örneklerin çeşitli vesilelerle sergilenmesinin telafisi güç sonuçlar doğurabildiğini söyledi.
Sabancı, ''Güvenlik güçlerinin aşırı güç kullanılarak gösterilere müdahale etmesi, bu tutumun siyasi sorumluluğunun hükümet tarafından üstlenilmesinin gecikmesi ve alınacak önlemlerde tereddüt edilmesi, Anayasa Mahkemesi'nin lağvedilmesi imasında bulunulması ciddi olumsuz örnekler olarak karşımızda'' dedi.
Ömer Sabancı, TÜSİAD Yüksek İstişare Konseyi (YİK) toplantısında yaptığı konuşmada, Avrupa Anayasası'nın iki ülke tarafından reddedilmesinin Avrupa Birliği'nde (AB) ciddi çalkantılar yaratacağını, ancak uzun dönemde, gelişmede sürekliliğin ve sürecin ileriye doğru işlemesinin devam edeceği kanaatinde olduklarını söyledi.
Ekonomik entegrasyonun ulaşmış olduğu boyut ve küreselleşmenin gereklerinin AB'nin siyasal ve sosyal olarak derinleşmesini ve genişlemesini zorunlu kıldığını vurgulayan Sabancı, aynı gerekçelerin Türkiye'nin AB için önemini muhafaza etmesini sağladığını ifade etti.
Türkiye ekonomisinin AB ekonomisine ciddi ölçüde entegre olduğunu belirten Sabancı, şöyle devam etti:''Bu entegrasyonun sürmesini hem Türkiye hem AB istiyor. Özellikle Türkiye'nin enerji koridorundaki yeri, dinamik pazarı, genç nüfusu AB için çok önemli. Buna bir de bölgesel güvenlik açısından bu coğrafyada entegrasyonla gelecek kalıcı istikrarın önemi eklendiğinde, tablo iyice ortaya çıkmış oluyor.
Kuşkusuz bu söylediklerimiz, sürecin kendiliğinden işleyeceği anlamına gelmiyor. Her şeyden önce Avrupa kamuoyunun Türkiye'ye karşı ciddi bir çekincesi olduğu gerçeğini önemsemek gerekiyor. Mevcut işsizliğin körüklediği göçmen işçi korkusu veya yatırımların yeni üye olan ülkelere kayması endişesi, kendi hükümetlerine karşı duyulan genel memnuniyetsizlik, büyüyen Avrupa içinde etki gücünü yitirme duygusu gibi faktörler bu çekincenin temellerini oluşturuyor. Kuşkusuz kültürel farklılığın da bir etkisi vardır. Ama asıl önemlisi, bizim sık sık Avrupa kamuoyunda Türkiye'nin olumsuz siyasi, ekonomik, demokratik vakalarla anılmasına yol açmamızdır. Bunun en çarpıcı örneklerinin çeşitli vesilelerle sergilenmesi ise, telafisi güç sonuçlar doğurabiliyor.''
''YENİ YASANIN OLUMSUZ ETKİLERİ GÜNDEME GETİRİLEBİLİR''
Ömer Sabancı, ''güvenlik güçlerinin aşırı güç kullanarak gösterilere müdahale etmesi, bu tutumun siyasi sorumluluğunun hükümet tarafından üstlenilmesinin gecikmesi ve alınacak önlemlerde tereddüt edilmesinin, Anayasa'nın bir toplumsal uzlaşma metni ve TBMM'nin de toplumsal uzlaşmanın fiilen vücut bulduğu bir kurum olduğu unutularak, Anayasa Mahkemesi'nin lağvedilmesi imasında bulunulmasının ciddi olumsuz örnekler olduğunu'' ifade ederek, şöyle devam etti:
''Uluslararası alanda tanınmış bir yazarımızın kitaplarının imha edilmesi yönünde resmi talimat verilmesi, hükümetin resmi tavrı 'Ermeni Meselesi'ni bilimsel platformlarda tartışmak olarak açıklanırken, bu konuyu ele almaya hazırlanan bilim adamlarının 'ülkeyi arkadan hançerlemekle' suçlanması diğer örnekler.TCK'nın tatmin edici düzenlemeler yapılmadan yasalaşmasının ve yeni yasanın ifade özgürlüğüne olumsuz etkilerinin gündeme getirilmesi söz konusu olacak. Yasadışı Kuran kurslarına hoşgörü gösterilmesinin, laiklik anlayışında bir geri adım olup olmadığı tartışma konusu edilecek.''
''ABD İLİŞKİLERİNE SEYİRCİ KALMAK TUTARSIZLIK''
Türkiye'nin gelişmiş demokrasiyi bir yaşam biçimi olarak benimsemek zorunda olduğunu vurgulayan Sabancı, ''Türk insanının daha çağdaş ölçüler içinde yaşamasını sağlayacak olan düzenlemeleri, Avrupa Birliği'ne verilen tavizler olarak görmekten artık vazgeçmek mecburiyetindeyiz. Türkiye'nin hassas bir coğrafyada olmasına ilişkin gerekçeler ise artık tarihteki yerini almalıdır. Aksine, Batı standartlarında bir demokrasiye sahip olmamız, bizi bu hassas coğrafyada güçlü kılacak tek unsurdur'' şeklinde konuştu.
Sabancı, Türkiye'nin bölgesinde bir güç olmanın gereklerini iyi kavraması gerektiğini vurgulayarak, ''Bir yanda, Türkiye'nin enerji köprüsü olmasından veya Kafkaslar, Orta Asya ve Ortadoğu ile tarihi, kültürel ve ekonomik bağlarından söz ederken, öte yanda bu bölgelerdeki en etkin güç olan ABD ile ilişkilerimizin zaman zaman belirsiz zeminlere kaymasına seyirci kalmayı en hafifinden tutarsızlık olarak görüyoruz'' dedi.
Ömer Sabancı, Türkiye'nin dış politikada önce kendi gündemini kısa, orta ve uzun vadeli olarak daha net bir şekilde belirlemesi, sonra da bölge ile ilgili gündemlerin belirlendiği masalarda yerini alabilmesi gerektiğini söyledi.
''YÖK, ZİNA, YASADIŞI KURAN KURSLARI GÜNDEMDEN SAPTIRIYOR''
TÜSİAD Başkanı Sabancı, ekonominin, siyasetin ve dış politikanın karmaşık biçimde iç içe geçtiğini ifade ederek, dışarıda çalkantısız bir dış ilişkiler zemini, içeride çatışmasız ve istikrarlı bir siyasal ortam ile ekonomide reform sürecinin devam ettirilmesinin, dünya piyasalarının yakından izlediği Türkiye'nin ekonomik istikrarını birinci derecede ilgilendiren konular olarak öne çıktığını kaydetti.
Türkiye ekonomisinin istikrara kavuşturulması konusunda çok önemli mesafeler kat edilmiş olmasına rağmen, reform sürecinin henüz tamamlanmadığı ve ekonomide kırılganlığın devam ettiği gerçeğinin göz ardı edilemeyeceğini belirten Sabancı, reformların bir an önce yapılması durumunda eğitim, inovasyon, teknoloji ve sağlık gibi alanlarda devlet ve özel kesimin gerçekleştireceği sürekli ve hızlı yapısal dönüşümlerin mümkün olabileceğini vurguladı.
Ömer Sabancı, ''YÖK Yasası, zina ve yasadışı Kuran kursları gibi konular, ülkenin gerçek gündeminden de sapılmasına yol açıyor'' dedi.
''AB'NİN ÇALKANTILI GÖRÜNTÜSÜ BİRKAÇ YILDA AŞILIR''
Günümüzde çalkantılı bir yapı görüntüsü verse de, AB'nin birkaç yıl içinde bunu aşacağını düşündüklerini ve dünyadaki rekabet koşullarının başka türlüsüne izin vermeyeceğini dile getiren Sabancı, ''Nasıl bir kurumsal yapı içinde olursa olsun, AB önümüzdeki 5-10 yıllık zaman diliminde sorunlarını aşmış ve küresel rekabet gücünü artırmakta olduğu bir ortama girerse, Türkiye de daha pekişmiş bir laik demokrasi, daha iyi bir ekonomi ve daha kalkınmış bir toplum olarak AB ile tarihsel buluşmaya yetişebilecektir'' diye konuştu.
Sabancı, özel sektörün yatırım ve istihdam yaratabilmesi için istikrarlı bir ortamın gerekli olduğuna değinerek, sözlerini şöyle tamamladı:
''Demokrasi, hukuk devleti, reformlarını tamamlamış, rekabet gücü yüksek ve büyüyen bir ekonomi, girişimciliği destekleyen mevzuat ortamı, kayıt dışı ekonomiye hoşgörüsüz bir siyasal irade, insan sermayesini yükselten bir eğitim sistemi ve kadın hakları başta olmak üzere sürekli sosyal kalkınma sağlayan sosyal politikalar, özel sektör merkezli kalkınmanın temellerini oluşturur. Türkiye'nin geleceğini yönlendirecek, Türk insanına refah ve mutluluk verecek ulusal hedefler bunlardır.''
(AA)
|