Fransa'nın 'Hayır'ı ve Türkiye
Fransa'da sonucu önceden tahmin edilen referandum tamamlandı. "Hayırcılar" galip geldi. Küreselleşme ile gelen değişimi istemeyen ve ekonomik sorunlar yaşayan Fransızlar oylarını hayır yönüne çevirince, Avrupa Birliği'nde de yeni bir dönem başladı. Şu noktaların altını bir kez daha çizmekte yarar var. Fransa değişimi istemiyor. Mevcut sorunları üzerine gitmek yerine eşitler içinde en eşit olma isteğinden vazgeçemiyor. "Ultra liberelizm bize göre değil" tezine daha yatkınlar. AB'nin Avrupa'daki insanları bir çatı altında birleştirme şeklindeki kuruluş amacını unutmuşlar, "Topluluk çok kalabalıklaştı" görüşünü dile getiriyorlar. Politik birlik olma aşamasında ortaya çıkan bu önemli sorunu Avrupa Birliği liderleri oturup, konuşacaklar. Çözmeye çalışacaklar. Yakın zamanda olmasa bile bu konuyu halledeceklerini ve AB'nin yeni yolunu çizeceklerini sanıyorum. Sonucun Türkiye'yi nasıl etkileyeceğini ise birkaç noktada özetleyelim. 1. Fransa'nın "hayır"ının, bizi uzun dönemde etkileyen bir yönü yok. Zira, müzakere süremiz 10 yılı aşacak, belki 20 yıla kadar uzanacak. Bu dönemde daha bir çok gelişme yaşanacaktır. Avrupa'nın liderler ve vatandaşlarının görüşleri değişecektir. Bizim ülke olarak yoğunlaşmamız gereken nokta, müzakerelere iyi hazırlanmak ve gereklerini yerine getirmektir. 2.Anketlere göre, Fransa'daki yüzde 55 hayır oyları içinde Türkiye unsuru yüzde 12 ağılıkta rol oynamış. Bu oran, bize karşı olanların payının düşük olduğunu gösteren önemli bir bulgu. Bunu da artı hanemize yazmamız lazım. 3. Eğer referandumdan "evet" oyu çıksaydı işimiz daha zordu. İlk kez Türkiye'ye imtiyazlı üye olma yolunu resmen açan bir görüş ortaya çıkacaktı. Bu olasılık hala var ama AB'nin etkin üyelerinden olan Fransa'nın resmi görüşü şeklini kazanmadan rafa kalktı. 4. Türkiye'de finansal piyasalar yıllar içinde tecrübe kazandılar. Daha küresel bir yapıya kavuştular. Krizlerden önemli sonuçlar çıkardılar. Fransız referandumunun sonuçlarını önceden satın aldılar, değerlendirdiler. Dalgalanmalara izin vermediler. Piyasa oyuncularını tebrik etmek lazım. 5. Şunu unutmayalım. AB ilişkilerinde ve piyasaların duruşunda doğru, sağlıklı ve istikrarlı bir şekilde uygulanan makro ekonomik politikalar her şeyden önemlidir. Bu noktayı Fransız referandumu ile bir kez daha test ettik. Geçmişte gerçekleştirilen yapısal reformlar ve son dönemlerde oluşan politik istikrarın piyasalar için ne derecede önemli olduğunun bir daha anladık. 6. Kanımca Dolar-Euro ilişkisi yeni bir raya oturacak. Sorunlarını çözemeyen, Lizbon Mutabakatı'nı uygulamamak için ayak sürüyen, verimliliği ve büyüme oranı düşük bir topluluğun parası da değerli olamaz. Orta dönemde ABD bütçe ve cari işlemler açığı şeklindeki ikiz sorununu çözecek adımlar atarsa, Euro'nun dolar ve Yen karşısında güçlenme olasılığı giderek azalacaktır. Özetle, Fransa'nın "hayırı", AB'nin sorunu olarak gündemlerinin başına oturdu. Türkiye ise gündemden düştü.
|