Gözlerimi kaparım vazifemi yaparım
Haldun Taner'le Şehir Tiyatroları'nda figüranlık yaparken tanışmıştım. Konservatuvar öğrencisiyiz; bir yandan da sahne deneyimi edinelim diye Şehir Tiyatroları'nda figüranlık eyliyoruz; deney sahibi olalım, sahneye alışalım diye... Yalnız okuldan değil, seyirciden de öğrenelim diye... Hey gidi hey... Bir cümlelik rol kapabilmek için seksen takla atıyoruz. Şans bazen gülüyor... Büyük rol veriyorlar; üç cümlelik filan. Üç cümlelik role, dört defter dolduruyorum. Oynadığım karaktere hayat hikayesi yazıyorum. Kimdir, neyin nesidir, nereden gelir nereye gider... Çok büyük bir karakter yaratıyorum kendimce. Diyelim rolün adı, 'yoldan geçen adam', bir dakika ya görünüyor ya görünmüyor sahnede... Ben o rolü, bir başrolmüşçesine hazırlıyorum. Derin psikolojik tahlillerle süsleyip püslüyorum. Kimse farkında değil ama olsun, ben iyi bir çırak olmaya çalışıyorum.
ROL PEŞİNDE Haldun Taner de orada. Kuliste yazıp çiziyor. Bütün gün tiyatro solumaya bayılıyor. Habire yazıyor... Çıkıyor tiyatrodan Taksim'deki Eftalipos Kahvesi'- ne gidiyor, orada da yazıyor... Markiz Pastanesi'ne gidiyor oturuyor, başlıyor yazmaya... Rol peşindeyiz, boru mu! Yazarın nerede ne zaman oturup, yazdığını bileceksin. Prova edilen oyun "Fazilet Eczahanesi". Rol dağıtımı yapılmış, biz konservatuvarlı figüranlara bir şey çıkmamış. Haldun Bey oyunun bazı sahnelerini değiştiriyor. Yeni bölümler yazıyor. O yeni bölümlerde acaba, 'yoldan geçen adam', 'gazete satıcısı' ya da 'bakkal çırağı' filan yani bir şeyler yazamaz mı bana... Yanaşıyorum, genç oyuncu adayıyız, fark edilmeye uğraşıyoruz. Yazar, yönetmen... Hepsinin peşindeyiz. Yeter ki bir rolcük... "Hocam, nasıl oluyor da oluyor bu rol dağıtımları filan yani?" Haldun Hoca, gençleri seviyor, sahneye çıkmak için ne sıkıntılara katlandığımızı biliyor... Çay ısmarlıyor bana, yudum yudum içiyorum... Bitmesin de sohbet sürsün. Haldun Taner'in ısmarladığı çay, öyle hüüp diye içilir mi? Anlatıyor hoca... "Ben oyunu bitirdikten sonra, önce dünyadaki bütün oyunculardan bir kadro kurarım... Kafamda kimlerin oynaması gerektiği daha iyi canlansın diye. Şu role Fransız filanca, bu role Amerikalı falan, onun yanına Türkiye'den filanca sonra bir Türkiye karması yaparım... Bütün tiyatrolardan... O oyuncular bir araya gelemeyeceklerdir ama ben bütün oyunculardan ideal bir kadro kurarım. Sonra oyunu sahneleyen tiyatronun kadrosuna uygun rol dağıtımı yapılır; onlar oynar. Ben, onlar karakterleri tam görsünler diye daha önce yaptığım kadroları açıklarım."
DÜNYA KARMASI Derim ki, "Hiç ilk kurduğunuz kadroyla oyun sahnelenirken ki kadroda aynı role düşen olur mu?" "Bu sefer oldu. Dünya karmasında eczacı rolünü, Ulvi Uraz'a vermiştim. Şimdi de o canlandıracak Fazilet Eczahanesi'nin başrolünü" diyor... Ben de oyundaki gibi bir eczanede büyüdüğümü, havanda ilaç yapmayı, reçete okumayı, öksürük şurubu yapmayı bildiğimi anlatıyorum. Bir eczane çırağının yaşamından sahneler anlatıyorum... İlginç buluyor, notlar alıyor... Ama bu zirve toplantısının sonunda ben rol değil nasihat alıyorum. Fazilet Eczahanesi'nde bir eczacı yamağı olamıyorum. Bir hafta sonra, "Macbeth"in sahneye konulacağı duyuruluyor. Haberci rolünü bana veriyorlar. Hemen genç oyuncu pervasızlığıyla, "Ağbiciğim, Shakespeare dururken Haldun Taner'i kim takar" deyiveriyorum... Yıllar geçiyor... Ahbap olmuşuz artık, Haldun Hoca'ya anlatıyorum bunları, kahkahalarla gülüyor... Küçük Sahne'de Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu'nun kulisi... Oyunumuzu izlemeye gelmiş, kuliste çay içiyoruz... Aradan yıllar geçmiş, figüran Ali Poyrazoğlu tiyatro patronu olmuş; bir Haldun Taner oyunu sahnelemek istiyor. Diyorum ki, "Hangi oyununuzda Türkiye karmasında beni hangi role koyarsınız?" "Ben seni izlerken, Gözlerimi Kaparım'ın başrolü Vicdani'nin sana çok yakışacağını düşündüm" diyor... Allaaah! Benden önce, onun en çok beğendiği oyuncu Ulvi Uraz oynamış o rolü... Bende de çok emeği var Ulvi Uraz'ın... Üstelik oyun Küçük Sahne'de oynanmış ve çok beğenilmiş; Ulvi Uraz her zamanki gibi döktürmüş... Şimdi bana emanet ediyor Ulvi Bey'in mirasını... Bir hafta sonra provalara başlıyoruz. Haldun Taner ilk provaya elinde kadın oyunculara birer gülle geliyor. Yazar dediğin böyle olur... Shakespeare kim ki? Oyun Türkiye'nin son 70 yılının röntgenini çekiyor. Önce finaldeki psikanaliz sahnesini yazmış, sonra bütün oyunu o sahneye göre kurmuş. Oyunun anahtarı finaldeki psikanaliz sahnesi... Son yıllarda olan bitenleri eklemek istiyor oyuna. Türkiye'nin toplumsal bilinçaltının nasıl oluştuğunu anlatıyoruz ya... 12 Mart olmuş, kıyamet kopmuş... Değişiklikler yapacak oyunda... Kuliste bir masaya çöküyor, başlıyor yazmaya yeni bölümleri... Hemen bizim tiyatronun genç oyuncuları çeviriyorlar etrafını... Acaba onlara da bir şey yazar mı? "Hocam bu rol dağıtımlarını nasıl yapıyorsunuz?" Hey gidi hey... Oyunu 750 kez sahneledik.
DÖRT DÖRTLÜK İŞ Ankara'da Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım'ın yeni sahnelenişini izledim. Dört dörtlük iş çıkarmışlar. Yönetmen Serhat Nalbantoğlu çok dinamik, oyuna yakışan, geniş soluklu bir üslup oluşturmuş ve başarıyla uygulamış. Işın Mumcu'nun dekoru, Cem İdiz'in müziği, Tufan Kaytmaz'ın koreografisi, Ali Sur'un karikatür çizimleri yönetmenin çalışmasına büyük destek sağlıyor. Oyuncular mükemmel bir performans sergiliyor. Yönetmenin istediğine uygun bir takım oyunu oluşturulmuş, kimse kimsenin önüne geçmeye çalışmadan büyük bir uyum içinde aktarıyorlar Haldun Taner'in muhteşem metnini. Yarattıkları karakterlerin bütün inceliklerini geleneksel tiyatromuzdaki prototiplerin özelliklerini de ekleyerek seyirciye aktarıyorlar. Benzetmeci değil, göstermeci bir üslupla sergilenen Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım, Devlet Tiyatrosu'- nun yüz akı oyunlarından biri... Levent Ülgen, Hülya Gülşen Irmak, Can Öztopçu, Engin Özsayın, Nejat Armutçu, Çetin Azer Aras ve kusursuz koro bir tiyatro şenliği sunuyor... Gelelim oyunun iki başrolüne. Amerika'da tiyatro ve sinema kulislerinde denir ki, "Metot aktörü sana oynadığı karakterin fotoğrafını yansıtır, iyi aktörlerse yağlıboya tablosunu yapar." Vicdani'yi oynayan Ünsal Coşar ve Efruz'u oynayan Sabri Özmener sesleriyle, vücutlarıyla, yorumlarıyla Vicdani ve Efruz'un bütün özelliklerini ve Türk toplumunun bilinçaltının renklerini yansıtan tablolarla karşı karşıya getiriyor izleyenleri... Haldun Taner bugün, Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım'ın rol dağıtımını yapsa bu oyuncuları Türkiye karmasında bu rollere yerleştirirdi... Kendinize bir kıyak yapın Gözlerimi Kaparım Vazifemi Yaparım'ı izleyin. İzleyemiyorsanız kitabını alın okuyun. Ve Haldun Taner'in oyunda söylediği gibi gözlerinizi kapatıp vazifesini yapanlardan değil, gözlerini açıp gerekeni yapanlardan olmaya çalışın.
|