Çiçek: Yargıya güvenmeliyiz
Cemil Çiçek, Bakanlar Kurulu'nun ardından toplantının gündemine ilişkin açıklamalarda bulundu. Fenerbahçe'yi, şampiyonluğu dolayısıyla kutlayan Çiçek, Galatasaray'ın da centilmence oynadığını, Avrupa turnuvalarında da aynı başarıların yakalanmasını temenni etti.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener'in, orta vadeli programla ilgili bilgi sunduğunu belirten Çiçek, Türkiye'nin, planlı kalkınmayı sürdürdüğünü, her 5 yılda bir kalkınma planlarının yenilendiğini anımsattı.
Çiçek, 10 Aralık 2003 tarihinde çıkardıkları Kamu Maliye Yönetimi ve Kontrol Kanunu'na göre, 3 yıllık gelir ve gider durumlarının hesap edilerek, bundan sonraki programların bu şekilde yürütüleceğini, bununla ilgili bir değerlendirme yapıldığını vurgulayarak, sonuçların ay sonuna kadar Resmi Gazete'de yayımlanacağını söyledi.
Bakanlar Kurulu'nda Kamu Personel Rejimi'nin görüşüldüğünü ifade eden Çiçek, ancak konunun çok kapsamlı ve düzenlenmesi zor bir tasarı olacağı için bugün sadece kısa bilgi verildiğini ve temel dokümanların dağıtıldığını kaydetti. Çiçek, ilgili bakanlıkların, konuyu bir kez daha inceleyeceğini ve gelecek Bakanlar Kurulu'nda konuyu yeniden görüşebileceklerini vurguladı.
Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'a ilişkin kararıyla ilgili bundan sonraki hususun, kendilerinin karar vereceği bir konu olmadığını belirterek, ''Türk milleti adına yargılama yetkisine sahip mahkemeler, Anayasa, Türkiye'nin taahhütleri dikkate alınarak doğru kararı verecektir'' dedi.
Çiçek, Bakanlar Kurulu'na ilişkin yaptığı açıklamanın ardından gazetecilerin sorularını yanıtladı. Çiçek, bir gazetecinin, ''AİHM'in verdiği karar doğrultusunda hükümetin, dosyayı yeniden açma şeklinde bir adım atacağı yönünde haberler var. Böyle bir yöntem hukuk sisteminde var mı'' sorusu üzerine, açıklamalarının, ''bu konuda ne, nasıl yapılacaktan daha çok, AİHM'in verdiği kararın neyi ihtiva ettiğinin izahı şeklinde olduğunu'' söyledi.
Cemil Çiçek, ''Yoksa, şu yol, bu yol tercih edilecek diye bizim bir değerlendirmemiz olamaz. Çünkü bu konunun yargıyla alakalı bir boyutu var. Kendimizi yargının yerine koyarak, şu yol tercih edilecektir tarzında bir şey söylememiz mümkün değil'' diye konuştu.
Türkiye'nin, Avrupa Konseyi üyesi olduğunu, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni kabul ettiğini anlatan Çiçek, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yargılanma sürecini özetledi. AİHM'e yapılan taleplerin önemli bir kısmının reddedildiğini anımsatan Çiçek, bazı konularda da tekrar başa dönülmesinin esas itibariyle mümkün olmayacağını kaydetti. Çiçek, çünkü AB uyum yasaları çerçevesinde bu konuların bir kısmının, ihlal olarak kabul edilen hususların ortadan kaldırıldığını ifade etti.
Konunun, Türkiye'nin adil yargılama yapmadığı sonucuyla gündemde olduğunu söyleyen Çiçek, şunları kaydetti: ''Bu ihlalin nasıl bertaraf edileceğiyle ilgili olarak da kararda, bugüne kadar açıklanmış kararlardan farklı olarak, 'bir yeniden yargılama yapılabilir veya dosyanın açılması' tarzında yeni bir unsur bu kararda yer almıştır. Bu metin, bizim Bakanlığımız ve Dışişleri Bakanlığı tarafından incelenmiştir. Bizim söylediğimiz husus, kararın bu kısmının özetlenmesinden ibarettir. Bundan sonraki husus, bizim karar vereceğimiz bir konu değildir. Türk milleti adına yargılama yetkisine sahip olan mahkemeler, Anayasa, yasalar, uluslararası sözleşmeler, Türkiye'nin taahhütleri dikkate alınarak doğru kararı verecektir. Burada bize, size, Türk milletine teker teker düşen, yargıya güvenmektir.''
''TEK BAŞIMA HİÇ DÜZENLEME YAPMADIM''
''TCK ile ilgili AK Parti Grubu'nun ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın farklı düşündüğü, sizin ise farklı düşündüğünüz yönünde haberler vardı. Böyle bir şey var mı'' sorusuna karşılık, kendisinin partide en uzun siyasette bulunanlardan biri olduğunu belirten Çiçek, hiç bir milletvekilinin partiye, hükümetine, grubuna rağmen müstakil bir faaliyet yürütemeyeceğini söyledi.
Adalet Bakanı olarak göreve geldiğinden bu yana kendi başına hiç bir düzenleme yapmadığını, hiç bir zaman tek başına hareket etmediğini ifade eden Çiçek, TCK ile ilgili yaptıkları çalışmanın tek başına değil, parti grubundan, adalet komisyonundan katılanlarla, bilim adamlarıyla, konuya katkı sağlayacak kişilerle tartışıldığını, bu toplantıların kapalı kapılar ardında yapılmadığını ifade etti.
Çiçek, hükümet olarak Türkiye şartlarında mümkün olan doğruları yapmaya gayret ettiklerini belirterek, ''Kim bunun dışında bir değerlendirme yapıyorsa bir şeyin altında bir şey arıyor demektir'' dedi.
SEBZE HALLERİNİN DURUMU
Sebze hallerinin kaldırılacağı yönündeki haberler üzerine, Tarım ve Köyişleri Bakanı Sami Güçlü ile Sanayi ve Ticaret Bakanı Ali Coşkun arasında bir diyalog yaşandığının hatırlatılması üzerine de Çiçek, iki bakan arasında bir ihtilafın söz konusu olmadığını kaydetti.
Çiçek, konunun, soru önergelerine verilen cevapların kamuoyuna yanlış aksettirilmesiyle ilgili olduğunu söyleyerek, ''Önergenin içinde benim bildiğim haller kalkacak diye bir cümle yoktur'' dedi.
Fenerbahçe-Galatasaray maçı sonrasında yaşanan gösterilerde, havaya açılan ateşle 2 çocuğun yaralandığının anımsatılarak, bu konuda nasıl bir önlem alınacağının sorulması üzerine de Çiçek, bu üzücü olayların her zaman gerçekleştiğini belirtti. Kendisini kontrol edemeyen bir kısım insanların herkesin üzülmesine neden olduğunu dile getiren Çiçek, ''Bu işler her zaman yasa meselesi değil. Sorduğunuz soruyla ilgili yasalarda hiç bir boşluk yok. Ama binlerce insanın hepsinin arkasına polis koymak mümkün değil. Mesele yasa eksikliğinden ziyade, eğitim eksikliğidir'' diye konuştu.
ANLAYANA...
Bir gazetecinin, ''TCK konusunda bazı Ak partili milletvekillerinin tepkisi var. Vekiller, 'Sayın Bakanla görüştüğümüzde değişiklikle ilgili kendisi bizi geçiştiriyor, Cumhurbaşkanlığı için geniş mutabakat sağlamayı düşünüyor' diyorlar'' demesi üzerine Çiçek, ''Anlayana söyledim, lafın tamamı deliye söylenir diye bir atasözü var. Bu sözüm herkesedir'' dedi. Herkesin bir bütünlük içinde konuya bakması gerektiğini vurgulayan Çiçek, şunları söyledi: ''Hangi milletvekillerimiz onu bilmiyorum, bu neviden yasalar bir bütünlük içinde, parti grubu, hükümet, bakanlık, komisyon, bunlarla birlikte hazırlanmıştır. Bu yaslarda arzu edilmeyen hususlar olabilir. Arzu eden varsa partiye konuşur. Özel hayatımda, arabamın olmadığı dönemler oldu, evimden dolmuşa bindim ama siyasette hiç dolmuşa binmedim. Kimse beni dolmuşa bindirmeye kalkmasın, üzerimde bir sorumluluk var.''
MUHTAR MAAŞLARI
Çiçek, köy ve mahalle muhtarlarının maaş artışını da görüştüklerini bildirerek, Türkiye'de yaklaşık 60 bin muhtar bulunduğunu dile getirdi. Çiçek, muhtarların aldıkları maaşın yüzde 100 artırıldığını, Maliye Bakanlığı'nın kararnameyi hazırlayacağını, süratle çıkacağını kaydetti. Mayıs ayından itibaren, özellikle Adana dahil olmak üzere, güney bölgelerinde hasada başlandığını anımsatan Çiçek, şöyle konuştu:
''Buğday taban fiyatları ne kadar erken açıklanabilirse, çiftçilerimizin önünü görebilmeleri, Toprak Mahsulleri Ofisi'ne veya tüccara malını satabilmesi açısından taban fiyatın belirlenmesi gerekmektedir. Hükümet olarak, bugün bununla ilgili çok etraflı bir değerlendirme yaptık. Rakamları ben açıklamayacağım, yarın Başbakan grup toplantısında bunu açıklayacaktır. Nüfusun yüzde 30-35'ini ilgilendiren geniş bir kesim olduğu için, bugünkü imkanlar içerisinde acaba çiftçilerimize daha fazla ne vererek memnun edebiliriz. O yaklaşım içerisinde çok kapsamlı bir değerlendirme yapılmıştır.''
Çiçek, Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Abdullah Gül'ün, iç ve dış siyasi gelişmelerle ilgili bilgi verdiğini belirterek, hükümet olarak, bu konuda değerlendirmelerde bulunduklarını anlattı.
İç tüzük ve Anayasa gereği, TBMM'nin, bir karar alınmadığı takdirde 1 Temmuz itibariyle tatile girdiğini hatırlatan Çiçek, bu normal çalışma düzeni içerisinde çıkarılması gereken yasaların bulunduğunu söyledi.
Çiçek, bunların bir kısmının ekonomik istikrar programı, Türkiye'nin taahhütleriyle ilgili olduğunu, bu süre içinde acilen çıkarılması gereken yasalar ile ilgili de değerlendirmeler yapıldığını anlattı.
Adalet Bakanı ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek, Türkiye'nin AB üyeliğinin erkene alınması ya da uzun vadeye yayılmasının, yüzde 50 Türkiye'ye, yüzde 50 AB ülkelerine bağlı olduğunu belirterek, ''Türkiye, Ulusal Program'daki taahhütlerini yerine getirmesi halinde, bu süreç kısalacaktır'' dedi.
Almanya'da dün yapılan yerel seçimleri muhalefetin kazanmasının Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecini nasıl etkileyeceğine ilişkin bir soru üzerine Çiçek, Türkiye'nin önünde 3 Ekim'de başlayacak müzakere sürecinin bulunduğunu anımsattı.
Çiçek, Türkiye'nin buna hazırlandığını ifade ederek, ''3 Ekim'den itibaren süreç yorucu, engelleri olan süreçtir'' dedi. Türkiye'nin yapması gerekenler bulunduğuna işaret eden Çiçek, üyeliğin erkene alınması ya da uzun vadeye yayılmasının, yüzde 50 Türkiye'ye, yüzde 50 AB ülkelerine bağlı olduğunu söyledi.
Çiçek, Türkiye'nin, Ulusal Program'daki taahhütlerini yerine getirmesi halinde bu sürecin kısalacağına inandığını dile getirerek, herhangi bir ülkedeki siyasi tabloyu, belirleyici bir faktör olarak görmediklerini belirtti.
Türkiye'nin demokratik standartlarını yükselttikçe, ekonomik kalkınmasını tamamladıkça, engellerin kendiliğinden ortadan kalkacağına olan inancını dile getiren Çiçek, Türkiye'nin kalkınmasının ve milli gelirini artırmasının yapılması gereken öncelikli iş olduğunu anlattı. Çiçek, ''Bir ülkede, şu veya bu partinin iş başına gelmesi bu noktalarda zaman zaman tesir eder. Muhalefet ve iktidar söylemleri, dünyanın her yerinde zaman zaman değişiyor. Onun için biz önümüzdeki işe bakalım'' diye konuştu.
''MALI ZAMANINDA SATMAZSANIZ...''
Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile ilgili dosyanın yeniden açılmasına iç hukukun izin verip vermediğinin sorulması üzerine Çiçek, iç hukuk sürecinin başlamasının, öncelikle talebe bağlı olduğunu, şu ana kadar herhangi bir başvuru olmadığını, başvuru yapıldıktan sonra hukukun gereğini yapılacağını belirtti.
Çiçek, Seydişehir'de bugün yaşanan olaylar karşısında hükümetin tavrının sorulmasına karşılık, şöyle konuştu:
''Dünyada özelleştirmeyi en önce konuşan ülkelerin başında Türkiye geliyor. 1980'li yılların başından itibaren konuşulan bir konudur. En erken konuşan ülke biziz ama en sonraya kalan ülke de aşağı yukarı biziz. Komünist ülkeler bile özelleştirmelerini tamamladı, biz halen bu konuda anlaşılmaz sebeplerden dolayı bu tartışmaları yapıyoruz. Her defasında da bunun bedelini Türkiye, toplum ödüyor. Malı zamanında satmazsanız, değerinde de satamazsınız. O takdirde de yenileştirme yapılamıyor, mal değerinden kaybediyor, zararlar bütçeden karşılanmaya çalışılıyor. Devlet bütçesi de bu kadar zararı karşılamıyor. Herkesin bunu görmesi lazım.''
''KURUMLAR VE SİYASET ÇAĞIN DIŞINDA KALIYOR''
Konuyla ilgili SEKA'yı örnek gösteren Çiçek, kurumun, özelleştirilmesine karar verilmesi, vazgeçilmesi ve çözüm noktasına gelinceye kadar devlet bütçesinden en az 400 trilyon lira kaynak ayrıldığını anlattı.
Çiçek, ''Yatırım bütçesi 11 katrilyon lira olan bir ülkede, sadece sosyal güvenlik açıklarını kapatmak için 22 katrilyon öderse, o zaman ne yeni yatırım alanları açılabiliyor ne de istihdam konusunda süratli adımlar atılabiliyor'' diye konuştu.
Özelleştirme yapılırken, buradaki insanların mağdur olmamasını da gözetmeleri gerektiğine dikkati çeken Çiçek, ''SEKA olayında da görüldüğü gibi, özelleştirilsin diye karar verenler, sonra özelleştirilmesin diye gidip, bunun üzerinden siyaset yapmaya çalıştılar. Hem bu kuruluşlar çağın dışında kalıyor hem bu siyaset çağın dışında kalıyor. Bunun için ikisinden de vazgeçmek Türkiye'nin lehinedir'' dedi.
Bu arada, muhtar maaşları ile ilgili kararnamenin tamamlanmasıyla, halen 120 milyon lira olan muhtar maaşının, 240 milyon liraya çıkacağı bildirildi.
|