Irak'ı bölmek için geri sayım
Irak'ta Şii-Sünni çatışmalarının iç savaşa dönüşmesini isteyen birileri muhakkak var ama kimler? Tahrikleri izliyor ama failleri teşhis edemiyoruz. Böyle bir savaşın ABD'ye kazandırabileceği herhangi bir şey olabilir mi? Belki kısa sürede bitecek ve Şii, Sünni ve Kürt unsurlardan üç ayrı devlet çıkaracak bir savaş bazı odakların beklentisine uyabilir. Ancak böyle bir bölünmenin İsrail-Filistin sorunundan daha ağır bir kanayan yara açması ve bütün dünyaya sıkıntı vermesi kaçınılmaz. Öyleyse bu kızıştırıcı fail kim? Batı sistemine bağlantılı hale getirilecek bir Irak, ABD'nin tek başına soyunduğu küresel kural koyuculuk görevi açısından acil bir zorunluluk. Beyaz Saray inanıyor ki, ancak böyle bir başarıyla vizyonuna haklılık kazandırabilecek, tek başına bile kalsa hedefine yürüyebileceğini dostdüşman herkese gösterecek. İyimserlerin bir an önce gerçekleşmesini beklediği 'barışık bir Irak' zaferi dünyamızda 'resmi Amerikan çağı'nın ilk yılı olacak!
Thomas P.M Barnett, iyimser ABD stratejistlerinin harika çocuğu olarak 11 Eylül saldırılarıyla 'buldum buldum' diye sokağa fırlarken yeni küreselleşme dalgasını müjdeliyordu! Sayısız kişi tarafından 11 Eylül saldırılarının baş komplo mimarı olarak suçlanmayı göze alan Barnett yeni bir çağın başlayacağını Dünya Ticaret Merkezi'nin enkazı üzerinden okuyordu. Ona göre ilk büyük küreselleşme dalgası yirminci yüzyılla başlamış, 1930'ların iktisadi bunalımıyla kesintiye uğramıştı. İkincisi 1970'lerde ABD-Sovyet yakınlaşması ve nükleer silahların sınırlanması ile başlamış, vizyonsuzluk yüzünden yavaşlayarak devam etmekteydi. Ne zaman ki El Kaide, ABD'nin iyimser strateji dehalarına vizyon ürettiren (!) darbeyi yapıverdi, 'yaratılmaya değer gelecek' başlayıverdi. Meğer ABD'nin silkinip üzerindeki ölü toprağını atması ve üçüncü büyük küreselleşme dalgasını başlatabilmesi için böylesine korkunç bir darbe alması gerekiyormuş. Çin gibi büyük bir baş ağrısı bile Dünya Ticaret Örgütü marifetiyle sisteme sokuşturulmuş olduğu için artık ABD tek başına bütün dünyaya güvenlik ihraç edebilirdi. Irak savaşı ilk adımdı. Bu ülke yıkılmalı ve hemen 'Amerikan istikrarı'na kavuşturulmalıydı. Böyle bir örnek başarıyla sahnelendikten sonra yeni küreselleşme dalgasına kimse engel olamazdı. Hasılı bu yeni dünya çarkının dönmesi için Irak'ta başarı mutlak şart. Öyleyse nasıl oluyor da ABD ordusu savaştığı kişileri daha da vahşileştirmek istercesine külotlu Saddam fotoğrafı pazarlayabiliyor? Hemen her gün bir Beyaz Saray ve Pentagon yetkilisi Irak'ta gelip Sünnileri siyasi hayata daha yoğun şekilde katmaya çalışırken nasıl oluyor da mevcut işbirlikçilerin ülkeyi hortumlamasına seyirci kalınıyor. Oysa korkunç bir adaletsizlikle birleşen bu aleni hortumculuk Sünnileri çıldırtıyor. Manzara açık: Şii ve Kürt yöneticiler sanki yarın def edileceklerini biliyormuş gibi gündelik resmi görevlerini dahi bir yana bırakmış, başında bulundukları ülkenin kalan varlıklarını soymaya kilitlenmişlerdir. Bu ülkede ABD işgali ile başlayan ve kesintisiz süren sadece yağmacılıktır. Yakın çağların ilk resmi yağma dalgası Saddam'ın düşmesi ile bizzat ABD askerleri tarafından gerçekleştirilmişti. İkinci yağma dalgası işgal kesinleştikten sonra gelen torpilli girişimcilerinkiydi. Onlar resmi savaş bütçesindeki haraç paylarını yutmuştu. Bu bütçe zaten, savaşa destek verenleri ödüllendirilmek için icat edilmiş birkaç abur-cubur proje ile yağmalık olarak hazırlanmıştı. O torpilli ABD girişimcilerinden biri sözgelimi on milyon dolarlık savaş rüşvetini alıyor, filanca yere yapılacak yatırım için bunu Iraklı bir taşerona sadece 250 bin dolara vererek yağmasını tamamlıyordu. Yüzde 95'i komisyon, yüzde 5'i ise iş bütçesi olan resmi ihale türünü ABD Irak'ta uyguluyordu. Bu furya ancak savaşın kızgın saatlerinden sonra yaşanabilirdi. Öyle de oldu ve bitti. Üçüncü yağma dalgası ise, Saddam türü seçimle gelen işbirlikçi Irak kadrolarıyla başladı. Şii ve Kürt ileri yöneticilerle birkaç müstesna Sünni şimdi Irak halkının son meteliklerini soymakla meşguller. Halkın gözlerinin önünde cereyan eden bu talan, Sünnilere devlet eliyle ağır silah dağıtmaktan daha vahim bir iç savaş tahriki oluşturuyor. Bütün bunlar ABD yönetiminin gözü önünde yaşanıyor. İşbirlikçilerini hesaba çekemeyen, onlara sadece 'yeter artık çaldığınızla idare edin' diyebilen ABD'ye şimdilerde yeni akıllar satılıyor: - Irak'ın federal bir yapıyla bütünlüğünü koruma planı tutmadı. Şii liderlik hazır, Kürt liderlik hazır, uysal bir Sünni liderlik tedarik edelim ve Irak'ı üçe bölüp öyle istikrara kavuşturalım. Birileri bunun zaten böyle olacağını bilmiyor muydu?
|