Niyet mektubuna inanan dövizi satıp bonoya yatar
IMF ile yeni program, geçen yıl yüzde 24.7 olan Hazine ortalama faizinin bu yıl yüzde 16.4'e gerileyeceğini, yüzde 12.7 gerçekleşen reel faizin 9.4'e düşürüleceğini öngörmüş. 2005'in ilk üç ayında Hazine faizi yüzde 19.2, reel faiz de yüzde 10.4 düzeyinde gerçekleşti. Yani yıllık hedeflere varmak için faizlerin nominal ve reel olarak düşüşünü sürdürmesi gerekiyor. Faizlerin düşüşüne karşılık yıllık bazda yüzde 9.4'lük reel kazanç ise geçmiş yıllara göre biraz daha düşük, ancak beklenen enflasyona ve dünyadaki getirilere göre yüksek. Beklenen yıllık ortalama tüketici enflasyonu olan yüzde 8'den daha yüksek bir reel kazanç vadediyor devlet iç borçlanma senetleri. * İki krizin karşılaştırması- Yeni programın 2005 ayağında yatırımcıları ilgilendiren bir başka veri döviz kuru ile ilgili olanı. Geçen yıl 1.422 YTL olarak gerçekleşen ortalama dolar kurunun bu yıl 1.378 YTL'ye ineceği öngörülmüş. Bu da yıl bazında yüzde 3.1'lik bir düşüşü işaret ediyor. Bitişikteki tabloda yer alıyor. Yüzde 8'lik tüketici enflasyonu da bunun üzerine binince dolarda kalan yatırımcının, sadece kur nedeniyle kaybı yüzde 10.2'ye yükseliyor. 2005'in böyle tamamlanması halinde dolar 2001 sonrası dördüncü yüksek kayıplı yılını yaşayacak. Bitişikteki tabloda kırmızı çizgi içine alarak dikkat çekmek istediğimiz gibi, doların 2001 reel kazancı yüzde 38.7'yi bulmuş. Ancak ardından 2002'de yüzde 21.5, 2003'te yüzde 32.4 ve 2003'te yüzde 13.1 reel kaybı olmuş. 2003'teki yüzde 32.4'lük kayıp ise döviz taşımanın serbest bırakıldığı 1984'ten beri görülen en yüksek oranlı kayıp. Doların bundan önce 1994 krizi sonrasında da değer kaybı olmuştu. Ancak 1994'te yüzde 31.0 reel kazanç sağladıktan sonra doların yüksek oranlı kaybı 1995'te yüzde 20.4 ile sınırlı kalmıştı. Dört yıllık yüzde 2 dolayındaki kayıpkazancın ardından 2000'deki yüzde 22.7'lik yüksek kaybı 2001 krizi izlemişti. * İki dönemin farkı- 1994 ile 2001 sonrası dönemlerin temel farklılıklarından biri kur rejimi, diğeri siyasi ve ekonomik istikrarın sağlanması, bir diğeri de AB faktörü ile yabancı sermaye girişinin hızlanması ve yerli sermayenin harekete geçmesi olarak gösterilebilir. Buna paralel olarak yerli paranın değer kazanması hızlandı ve 2001 sonrası enflasyon tek haneli rakamlara inerken doların değer kaybı çift haneli rakamlara yükseldi. * Bono-dolar makası- IMF'ye sunulan programda yer alan veriler, yılın ilk dört ayında döviz kurunda ortaya çıkan sonuçların, zaman zaman dalgalanma olsa da, yıl boyunca korunabileceğini söylüyor. Dolar kurunda yüzde 10.2'lik reel kayba karşılık program, Hazine faizlerine yatırım yapanlara yüzde 9.4 reel faiz sunuyor. Getiride meydana gelen kazançkayıp farkı yüzde 19.5'i buluyor. Yani hükümetin öngörüleri gerçekleşirse dolarda kalanlar yüzde 9.4'lük reel faizden oldukları gibi, kurdan ve enflasyondan dolayı yüzde 10.2 kayba uğrayacaklar. * Yüksek kayıp kazanç- Programa, hükümete, IMF'ye güvenen finansal yatırımcının seçeneği belli, yolu açık. Dövizi satıp bonoya yatmak veya bonoda ve YTL'deyse pozisyonunu sürdürmek. 2001 yılının sonbaharından itibaren ortaya çıkan uzun vadeli eğilime devam etmek. Hükümet ve IMF'nin öngörüleri doğru çıkarsa, yüksek reel kazanç elde etmeyi sürdürecekler. Tıpkı geçmiş 3.5 yılda olduğu gibi. Zor durumda olanlar ve seçeneksiz kalanlar ise programa, hükümete veya IMF'nin dediklerine güvenmeyenler. İhtiyatlı veya aşırı ihtiyatlı olanlar. Onlara da, mevcut trendlerin tersine hareket etmek kalıyor. Haklı çıkarlarsa yüksek kazanç elde edecekler, ama bir kez daha yanılırlarsa da, kayıpları yüksek olacak. * Sonuç- "Çoğu zaman sakındığımız için aldanırız, inandığımız için değil" Cardinal de Retz
|