Türk döneri Almanya'dan çıkıp dünya markası oluyor
TÜRK-ALMAN EKONOMİ KONGRESİ.
Döner bence nefis bir yiyecek. Hakkı verilerek hazırlanmış, pişirilmiş ve servis edilmiş bir dönere karşı ancak vejetaryenler ve sağlık sorunları olanlar durabilir. Benim elimdeki kaynaklar dönerin Anadolu çıkışlı bir Türk yiyeceği olduğunu söylüyor. İskender Kebabı'nın Bursa patentli olduğunu biliyoruz ama dönerin ilk kez 1800'lü yıllarda Kastamonu'da hazırlandığına dair de kaynaklar var. Döner, bugün Türkiye denince ilk akla gelen şiş kebabın ızgara üzerinde yatay değil de, dikey biçimde pişirilmesiyle bulunmuş ve geliştirilmiş hali.
Dönerin üstünlüğü Pilav üstü döner, pide içi döner, İskender kebabı gibi çeşitleri oturarak yemeye elverişli olduğu gibi, sandviç içi döner, ekmek içi döner, dürüm döner gibi ayaküstü yemeye ve servis etmeye de son derece elverişli. Bu nedenle en lüks lokantaya da, hızlı ve ayaküstü yemek yenen küçük büfelere de çok uygun. Yaprak döner, kıymalı döner gibi hazırlanış biçimleri yanında tavuk döneri, hindi döneri gibi çeşitleri mevcut. Son olarak balıktan döner hazırlığı da başlamış. Bu iş için en uygun balık somonmuş. Yani balık ve tavuk dahil beyaz ve kırmızı et seçenekleri mevcut. Bu nefis yiyeceğin en iyi tanıtımı bizzat kendisi tarafından otomotikman yapılıyor. Pişirilme özelliğinden, kokusundan, kesme tekniğinden dolayı albenisi en yüksek yiyecek bence. Hem koku yayarak hem de çok iyi bir görsellik sunarak insanların iştahını kabartıyor. Pazarlama için ekstra bir çabaya gerek yok. Kendi kendini gayet iyi pazarlıyor.
Almanya'dan adım Yazının amacı bu kadar bilindik bir ürünü tanıtmak değil, işin ekonomisi. Beni böyle bir yazıya İstanbul'daki TürkAlman Ekonomi Kongresi'nde yapılan bir konuşma itti. Önce Sabah'ın Genel Yayın Yönetmeni Ergun Babahan'ın yönettiği Yatırım ve Finans Hizmetleri panelini dinledim, sonra da Almanya'da döner kralı olan Remzi Kaplan'ı. Bende, "T ürk döneri Almanya'dan dünya markası oluyor" kanısının oluşmasında, geçmişteki gözlemlerimin yanında "Dönerin bir gün mutlaka uluslararası fast food zincirleri gibi bir marka haline geleceği " inancı etkili oldu. Sadece bunun Türkiye'den mi yoksa Almanya'dan mı olacağını kestiremiyordum. İşte Remzi Kaplan'ın konuşması ve Almanya'da yayımlanan "Dönerci" dergisindeki veriler, markalaşma işinin Almanya'dan gerçekleşmeye başladığı kanımı pekiştirdi. Gerek konuşmada ve gerekse dergide Almanya'da Türkler'in elinde büyüyen döner sektörünün boyutlarını gördüm.
Avrupa'daki sektör Önce sektörün yurtdışındaki büyüklüğünü aktaralım: * Almanya'da döner satmak demek, AB'nin tüm sağlık, hijyen sartlarına, ticari kurallarına uymak demek. * İşte bu şekilde üretilen ve tüketime sunulan dönerin günlük miktarı 350 ton. Yaklaşık bir o kadar döner de Almanya dışı Avrupa'da satılıyor. Danimarka, Fransa, Belçika, İtalya, İspanya ve hatta Yunanistan'a döner Almanya'dan gönderiliyor. * Döner Almanya'da 12 bin farklı noktada satılıyor. Yaklaşık 400 üretici şirket var. Bu sektör, 42 bin kişiye istihdam yaratıyor. * Döner sektörünün toplam cirosu 1.8 milyar euro veya 2.34 milyar dolar. Türkler'in elinde bulundurduğu döner sektörü Almanya'da McDonalds, Burger King gibi uluslararası dev fast food zincirlerini bir hayli geride bırakmış durumda.
Markanın anlamı Döner Türkler'in yoğun olduğu Almanya'da AB standartlarına uyarak kendini kabul ettirmiş, uluslararası markaları geride bırakmış. Türkiye'den doğan, gurbetçilerle Almanya'ya taşınan döner, sağlık standartları konmuş, gıda güvenliği sağlanmış olarak bizzat Türkler tarafından bir dünya markası olma yoluna girdi. Türk yemekleri içinde markalaşmaya en yakın ürün dönerdi. Şimdi bu döner Türkler'e dünya markası yaratmasının yolunu açıyor. Demek ki ortam elverişli olunca, kuralları doğru koyunca, bunu gerektiği gibi denetleyince, tüketici talep edince, Türk insanı yaratıcılığını ortaya koyuyor. Eksiklik veya sorun, insanımızda değil, ortamda veya yönetim biçimimizde, yöneticilerde. Türkiye'de markalaşmaya en yakın şirketler yabancıların kontrolüne geçme aşamasındayken, Almanya'dan yükselen döner markası bizler için yeni bir pencere açıyor.
Sonuç "Problem insanlar değildir, sistemdir" Scherkenbach
|