|
|
|
|
|
|
Yılın üçte ikisinde otelde kalıyorum
Devrim Erol uluslararası fuarcılık denilince akla gelen ilk isim. 1998'den binlerce Türk ihracatçısını Afrika ülkelerine taşıyor, dolayısıyla hem kazanıyor hem kazandırıyor. Tek üzüntüsü Ankara'daki evini zor görüyor oluşu çünkü Erol, aylarca yurtdışındaki otellerde kalıyor.
Hacettepe Üniversitesi Kimya Mühendisliği Bölümü'nde 3. sınıf öğrencisiyken evlendi. Okulu bitirince de Türkiye Elektrik Kurumu'nda memur olarak çalışmaya başladı. 4.5 sene çalıştıktan sonra çok sıkıldığını fark etti. İstifa etti. Bir mühendislik şirketinde ekonomist olarak çalışmaya başladı. İlk başlarda iyi hissediyordu kendini ama sonra bu işten de sıkıldı. Fuarcılık yapmalıydı; o da uluslararası fuarcılık yapan bir şirkette öncekinin üçte biri fiyata çalışmaya başladı. Devrim Erol, birkaç denemeden sonra aradığı işi bulmuştu. Bu arada oğlu dünyaya geldi. Bir yandan evle uğraşıyor, bir yandan da fuarcılıkla ilgili her şeyi öğrenmek için insanüstü bir çaba sarf ediyordu. Tam 6 yıl çalıştıktan sonra kendi kanatlarıyla uçma vaktinin geldiğini düşündü: "Kendi şirketimi kurdum. İhracata güvenim tamdı. Bir kuruş sermayem yoktu ama aklım, tecrübelerim ve müşterilerim vardı. İlk ihaleyi kazandığımda eşimin iki yıllık toplam maaşını kazanmıştım. Eşim de işinden ayrıldı ve birlikte çalışmaya başladık. Kobileri ihracata alıştırırsak ülke için de çok şey kazanırız diye düşündük."
OĞLUNU BÜYÜTEMEDİ BİLE Devrim Erol'un öngörüleri doğru çıktı ve rotayı Afrika'ya çevirdi. Hayatının kararını vermişti: "Özellikle Afrika'ya dayalı bir iş politikası geliştirmeye karar verdim. 1998'den bu yana Fas, Cezayir, Tunus, Ürdün, Şangay, Budapeşte, Zimbabve, Etiyopya, Güney Afrika, Karaçi, Arjantin, Yeni Delhi ve Atina'da çeşitli fuarlar organize ettim. Binlerce firmayı Türkiye dışına taşıdık." Bu başarı elbette bazı fedakarlıkları da beraberinde getirdi. Erol, seyahat ettiği için oğluna hiç vakit ayıramadı: "Bazen haftada üç ayrı ülkeye gidiyorum. Yılın üçte ikisine yakınını otellerde geçiriyorum. Ankara'da oturuyorum ama evimi çok az görüyorum. Elbette oğlumun büyüme devresinde ben yoktum. Bu içimde çok büyük yara oldu."
|
|
|
|
|
|
|
|
|