Boşluk!
Tek boyutlu hayatların "geçici ölüm"lerine yalnızca beş hafta kaldı. Beş hafta sonra ne televizyonlarda izlenecek program; ne gazetelerde okunacak yazı kalacak. Ne tartışacak, üzülecek, sevinecek, öfkelenecek "durum"lar; ne kızılacak, hayran olunacak, bağırılacak, çağırılacak kişiler. Bu ne dehşetli bir boşluk hissidir böyle? Herkesin dudağında aynı buruk tebessüm: "Biz ne yapacağız şimdi!"
Aşırı dozda adrenalin yüklü hayatları sırtında taşıyan heyecan kasırgalarının "aniden" hız kesmesi hazin bir haldir bilene. Damdan değil, dağdan düşmüş gibi olunur adeta. Evet... "Bilen"e... Bilene ve yaşayana. Çünkü daha önce kaç kez yaşayarak öğrenilmiştir ki; o büyük "son"a doğru, hayatın öteki bütün renklerini "ret ve inkar" ederek çıkılan yolculukların "final"i hüzünlüdür. Kaybeden için de... Kazanan için de... Hatta, kazanan için hüzün sayısı daha da katlanarak büyür. Çünkü; hayatınıza doldurduğunuz o "şey" ne kadar "azamet"liyse, yarattığı boşluk da o ölçüde büyük olur işte. Sözgelimi, bu satırların yazarı beş yıl önce bir mayıs ayında bu duyguyu yaşamış ve satırlarıyla resmetmiştir. (Bakınız: UEFA zaferinin ertesi günü, Sabah gazetesinin 18 Mayıs 2000 tarihli nüshası ve Ali Kırca imzalı 'Şimdi Hüzünler Zamanı' yazısı...) Sözgelimi, yine bu satırların yazarı, on yıl kadar önce "rakip" bir takımın şampiyonluğu sonrası "hislere empati" yaparak yazmıştır aşağıdaki satırları: (Bakınız: Yeni Yüzyıl gazetesi, Ali Kırca imzalı "......büyük yalnızlık" yazısı...) "Onsuz ve yalnızım artık. Hani nerede tribünler, bayraklar, kornalar, bira kutuları, şarkılar nerede? Anlıyorum o zaman: Şampiyon ben değilim. Hiç kimse şampiyon değil! İçim acıyor. Kalabalık bu kadar gürültülü olmasaydı, ben bu kadar yalnız ve sessiz olmayacaktım."
Şimdi, yine "hep birlikte" gürültülü kalabalıkların içinden geçiyor hayatlarımız. Bu demektir ki... Büyük yalnızlık ve "devasa" sessizlik yakındır. İşbu yazı, beş hafta önceden kaleme alınmış bir "erken uyarı" yazısıdır "yaralı kalpler kulübü" nün "müstakbel" üyelerine... Önceden bilmek, hiçbir şekilde dolduramazsa da yaşanacak "boşluk"ları... Hüzünlere kısmi panzehir olabilir mesela. Hiç yoktan iyidir... İyidir hazırlıksız yakalanmaktan. Öte yandan... Yazının ilk satırında olduğu gibi, bu günlerde tek boyutlu ve tek renkli yaşanan hayatların ölümü "geçici ölüm" dür aslında. Yani... Bir vakit sonra her şey "yeniden" başlayacaktır. Şükretmeli tutkunları... Başka nerede vardır ki "ölümden sonra hayat?" İşte o nedenle demiştik ki bir zamanlar, futbol hayattır! Kıymetini bilin bugünlerin, geçici ölümlere yakalanmadan!
|