| |
|
|
"Dalgacı Mahmut" olmayı da denemeliyiz..
Orhan Veli Kanık'ın "Dalgacı Mahmut " şiirini hatırlar mısınız? "İşim gücüm budur benim, Gökyüzünü boyarım her sabah, Hepiniz uykudayken. Uyanır bakarsınız ki mavi. Deniz yırtılır kimi zaman, Bilmezsiniz kim diker; Ben dikerim." Aslında hepimizin bir yanı da bu Dalgacı Mahmut'a benzemez mi? Hatta "Türkiye'nin iç ve dış düşmanları kimlerdir" konulu listeler hazırlayanların bile, zaman zaman tabaklarında bulut, bardaklarında gökyüzü olmaz mı? Koro'su ile konserden konsere koşuşan Aylin Şengün Taşçı, bana "Bir delinin mal beyanı" ndaki malların listesini göndermiş. Bazılarını aktarayım: Avşa adasında üç daire, dört üçgen, beş dikdörtgen / Gökyüzünde bir bulut / Biri yazlık, biri kışlık iki platonik sevgili / Büro mobilyası ve çelik kapı üreten bir fabrikanın öğle üzeri yaslanılıp sigara içilen beyaz duvarı / Islıkla da çalınabilen dört anonim türkü / Palandöken'de bir palan, iki döken / Biri İngilizce 6 adet küfür / Sevenlerin kalbinde kurulmuş bir taht / Üç ayrı parkta, üç ayrı belediyeye ait, üç ayrı banka reklamlı bank / Bir Marmara Denizi / Camına yaslanılıp seyredilen iki piliç çevirmeci / Çalıp çalıp kaçılan beş melodili apartman zili / Anne babadan kalma yarısı yaşanmış bir ömür.. Önceki gün "Biz Türklerin önemli bir bölümü, her sabah endişeler içinde yataklarımızdan kalkıyoruz " cümlesi ile başlayan bir yazı yazmıştım bu köşede. Özetle şöyle demiştim: Gün boyu uğraşımız , "Acaba bugün hangi yabancı devlet ya da hangi uluslararası örgüt ülkemize karşı komplolar kuruyor ve hangi iç düşmanlar bunlarla işbirliği yapıyor" konusunu araştırmak oluyor. Bu açıdan yurt ve dünya olaylarına baktığınızda, günü iç huzuru ile geçirmeniz mümkün değil. Çetin Altan geçmişte yaşamış bir aile büyüğünün topluma bakışını şöyle anlatmıştı. -Kendisinden daha fazla geliri olanları hırsız, daha az geliri olanları da ayak takımı olarak görürdü. Sizler de bu toplumun insanlarının kendileri gibi düşünmeyen herkesi hain gördüğüne ve yarınların mutlaka bugünden daha kötü olacağına inandığını düşünüyor musunuz? Sözünü ettiğim yazı üzerine bana ulaşan iki sayın okurun mektubunu aktarayım sizlere: -Bütün gün internette haber sayfaları açık durmakta, arabada haber kanallarını dinlemekte ve akşam olduğunda da haber ve tartışma programlarını izlemekteyim. Müzik dinlemek falan boş iş gibi geliyor. 2001 krizinden beri durum böyle. Çünkü havada kötü bir koku varsa bunu hemen algılamalıyım. Bir daha o kriz dönemini yaşayamam. Cuma akşamı "Ben niye bu kadar dengesizleştim" diye düşündüm ve siz aklıma geldiniz. "Analiz yeteneği bu kadar gelişmiş bir adam bile ara sıra müzikten, sanattan bahsediyorsa, benim bu kadar evhamlı ve korkak olmama gerek yok" diye düşündüm. Yani yükün bir kısmını size atmış oldum. Bu paranoya konusunu biraz daha işleyin bence. Bu korku yatırım yapacak işadamında da var, evine koltuk alacak ev kadınında da. Saygılarımla, Mustafa Tan. -Sayın Barlas maalesef bugünkü yazınızda anlattığınız memleketteki deli saçması halet-i ruhiyeden kurtulmanın tek çaresi olarak yurtdışına çıkmayı buldum. Dört yıldır Amerika'da yaşıyorum, çok şükür arada bir kendimi Türkiye'de olarak gördüğüm rüyalar dışında pek sorun yok. Allah herkese akıl fikir ve sabır versin... Okurunuz, Nihat Kuşku, ABD.
|