| |
Bergen'e çeyrek kala...
Önümüzdeki ay Norveç'te (Bergen kentinde) 40 ülkenin milli eğitim bakanlarının katılacağı bir toplantı yapılacak (19-20 Mayıs). Türkiye için büyük önem taşıyor. Bugünden yazıyoruz ki... Konuyu iktidar da gündemine alsın, muhalefet de. YÖK de ilgilensin, üniversiteler de. Toplantı "Avrupa Yüksek Öğretim Alanı" toplantısı.
Bu toplantıların birincisi İtalya'da (Bologna) yapıldı (1999). 29 ülkeden Bakan katıldı. Türkiye yoktu. İkinci toplantı, Türkiye'nin de katıldığı Prag toplantısı (2001). Üçüncü toplantı 2003'te Berlin'deydi. Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik gitti. Ancak... Diğer ülkelerin bakanlarının yanında "rektörler" de vardı. "Yüksek öğretim dernek temsilcileri" de. "Öğrenci temsilcileri" de. Bizim bakanımız ise "biraz yalnızdı."
Rusya'dan Monako'ya, Vatikan'dan İngiltere'ye, Fransa'dan İtalya'ya kadar "Avrupa Yüksek Öğretim Alanı sürecine dahil ülkelerde", 1920 Mayıs toplantısı için yoğun bir çalışma var. Çalışmaların "Almanya ayağını" yerinde izlemek istedik. Hamburg'da, Dr. Harun Gümrükçü bizi üniversiteye götürdü. Gördük ki... "Siyaset ile üniversite" el ele vermiş. Almanya harıl harıl Norveç toplantısına hazırlanıyor.
40 ülkenin "yüksek öğretim alanı" demek... "Yaklaşık 4 bin üniversite" demek. "12 milyon öğrenci" demek. Yine "Avrupa Yüksek Öğretim Alanı" demek... Bir gencin Kars-Kafkas Üniversitesi'nde yüksek öğretime başlaması... İlk 2 yıldan sonra, üçüncü yılı Londra'da... Dördüncü yılı Paris'te okuması... Doktorayı Moskova'da yapması demek.
"Avrupa Yüksek Öğretim Alanı" demek... Türkiye'deki üniversite diplomasının bütün dünyada geçerli olması demek. Türkiye'den diploma alan gencin "bütün dünyada iş bulabilmesi" demek. "Bu işten... Bu süreçten" en karlı çıkacak ülke Türkiye. Zira nüfus genç.
Avrupa Yüksek Öğretim Alanı'nın "hedefi" 2010'da "doğacak her iki çocuktan birine üniversite olanağı sağlanması." Bu demektir ki... Bir süre sonra "en az 350 üniversitemiz olacak." Hocalarımız "40 ülkede" ders verecek. Türkiye'ye, 40 ülkeden hoca gelecek.
Avrupa Yüksek Öğretim Alanı sürecine "kendi isteğiyle giren" Türkiye, bugüne kadar "şekil şartlarını" yerine getirdi. Ama yapacak daha pek çok "ev ödevimiz" var... YÖK'ün konumu. Rektör ve dekanların görev ve yetkileri. Hükümet-Üniversite ilişkileri. Hocaların hakları. Öğretim kalitesi. Bütün bunların "önyargısız" ele alınması, sorgulanması gerekiyor.
Bu olay "parti çekişmelerinin üzerinde." "Ulusal bir politika" izlenmesi şart. Onun için "erkenden" yazıyoruz ki... "Hazırlığımızı" yapalım. Ve Milli Eğitim Bakanı'nı, Norveç'e, "diğer ülkelerin bakanları gibi" yollayalım. Yanında YÖK'ün yetkilileri de olsun, rektörler de, hoca ve öğrencilerin dernek temsilcileri de.
|