|
|
|
|
|
|
Önce insanım,sonra şişman
Çok sevdiğim bir işim var ve kendimi burada çok iyi hissediyorum. Ancak geçen hafta zayıflama çabam ortaya dökülünce, tüm kişisel ve entelektüel özelliklerim geriye düştü. Hiç kolay değildi. Ama rejime devam edeceğim ve 'kendim için' bu işi sonlandıracağım! '.
Geçtiğimiz hafta boyunca beni ben yapan her şeyi bir kenara atıp, sadece 'şişman' bir kadın gibi yaşamaya çalıştım. Her şey ama her şey bir anda geride kaldı. İnsanların gözünde 'acilen zayıflaması gereken bir et yığını' kıvamında dolaştım. Ve gördüm ki, siz oradaki zavallı şişman dostlarımın nefes alırken bile canı çok yanıyor. Çünkü bir nefesi bile zehir edebiliyor güzellik avcılarının... Oysa ben önce bir insanım. Çok sevdiğim bir işim var. Dünyanın dört bir tarafında otomobil tanıtımlarına katılıyorum. İnsanların ulaşamadığı birçok ünlü isme ulaşıyor, hatta onlarla arkadaş olma şansını bile yakalayabiliyorum. Birçok zayıf insandan çok daha güzel fotoğraf çekip, yaptığım işlerden çok zevk alıyorum.
HER ŞEYDEN KEYİF ALIYORUM Bir şekilde sosyal yaşamıma öylesine güzel entegre olmuşum ki, şişmanken bile her şeyden çok keyif alabiliyorum. Sabah kalktığımda kedimin ağlayan sesine karşılık, gidip karnını doyurmak, sonra otomobilin içinde avazımın çıktığı kadar şarkı söyleyerek (yan otomobildekilerin bakışlarına aldırmadan) işe gelmek bana çok keyif veriyor. Her sabah gazetemizin yeme-içme işlerinden sorumlu yazarı Ahmet Örs ile bir gece önce gittiği restorandaki yemekler üzerine keyifli bir sohbet yapmak, sonra hafta sonu eklerinde editör arkadaşım Cengiz Erdinç ile bitmek bilmeyen bilgisayar geyikleri yapmak, o sırada ekonomi müdürümüz Yavuz Semerci'nin yüzünde ironik gülümsemesi ile 'X-Large insan' diye odasının kapısından beni anons etmesi ve benim karşı esprilerle bu çıkartmayı püskürtmeye çalışmam, Günaydın milleti insanları Sezen ve Belgin'e "Tamam arkadaşlar 5 dakikaya kadar yazı geliyor, yoksa ışığa kör bakayım" demek, vazgeçilmezlerimden olmuş durumda...
GÜVENİM DAHA DA PEKİŞTİ Çünkü kendimi burada çok iyi hissediyorum. Arada bir aynaya bakana kadar kilolarımla yüzleşmiyorum. Çünkü kimse bana önce şişman, sonra insan muamelesi yapmıyor. İşte 'şişmanım, kendimi böyle seviyorum' fikri de böyle oluştu. Yaptığım her işte, özgüvenimin biraz daha arttığını hissettim. Şenay Akay ile podyumda yürürken, Faik Sönmez'in katalog çekimlerinde poz verirken, 'Avrupa Yakası'nda 'draje' rolü oynarken (Ben tabii Ata Demirer'in sevgilisini oynamayı tercih ederdim. Çok yakışırdık bence birbirimize!) ya da çok şişman görüneceğimi bildiğim halde balıkçı kıyafetleri giyip ağ çekerken bu güvenim daha da pekişti.
KİLOMU SÖYLEMEK ÇOK ZOR! Tamam benim de ciddi komplekslerim var. Birçoğunu bu köşeyi yazmaya başladıktan sonra keşfettim. Mesela kilomu söylemeye biraz utanıyorum. Çünkü 113 kilo olmak (Rejime başladığım kilo. İtiraf ediyorum söylemesi çok zor!) insanların gözünü önce fal taşı gibi açıyor. Veya özgüveninizi kırmaya çalışırken belaltı vurabilecekleri tek yer olduğunu keşfettikleri bu konuya bulaşıp sizi 'ağır bir sırrı' saklamak zorunda bırakıyorlar. Çünkü havuzda yüzdükten sonra çıkarken birdenbire kendinizi havlulara sarmanız, sokakta yürürken şişman yerlerinizi kamufle etmeye çalışmanız veya güzel bir yemek yerken bile kendinizi suçlu hissetmenizi sağlayan hep bu insanlar! Hele birine gizliden gizliye aşık olduğunuzda ve bu tarz insanlar da bunu fark ederlerse yandınız demektir... Geçtiğimiz hafta zayıflama olayı, mayolu fotoğraflarım, çabalarım ortaya dökülünce tüm kişisel ve entelektüel özelliklerim geriye düştü ve bir et yığını şeklinde kaldım ortada. Zor muydu? Hiç kolay değildi. Ama bunu biraz da sesi çıkmayan şişmanlar için yaptım. Çünkü birinin bu sesi duyurması gerekiyordu. Rejime devam edeceğim. Üç ay daha böyle yaşayıp 'kendim için' bu işi sonlandıracağım. Çünkü zayıflayınca kimsenin üzerime gelebileceği -en azındanfiziksel bir arızam olmayacak...
Rahşan Gülşan
|
|
|
|
|
|
|
|
|