| |
Kadınlar tuvaletleri kullanmayı bilmiyor mu?
Petrol kuruluşu OPET, iki bin yılından beri "Temiz Tuvalet" Kampanyası yürütüyor... Kampanyanın dört yıllık sonuçları geçen gün açıklandı... Gördüğüm kadarıyla bu rapora bir tek gazete yer verdi. "Tuvalet anketinde şaşırtan sonuçlar" başlıklı haberin alt cümlesi de şöyleydi: "Temiz Tuvalet Kampanyası yürüten OPET raporundaki ankete göre, Türk halkının yüzde 95'i tuvalet kullanmayı bilmiyor. Özellikle de kadınlar..."
OPET, bu yargıyı işletmecilerle yapılan bir ankete dayandırıyordu. İşletmeciler, Türkiye'deki "temizlik" konusunun dehşet verici resmini gözler önüne koyuyordu. Onlara göre, hem erkekler, hem kadınlar tuvalet kullanmayı bilmiyordu ama kadınlar daha da özensizdi. UNICEF de, Türkiye raporunda bu tablonun sosyo-ekonomik altyapısını vurguluyordu: Türkiye'de sağlıklı tuvalet bulunmayan hane oranı yüzde 31 idi... Yani yüz evin otuz birinde doğru dürüst bir tuvalet yoktu... Yüz evin altısı ise tuvaletsizdi... Tuvaletsiz mekanlar ve tuvalet kullanmasını bilmeyen insanlardan oluşan bir tablo, zincirleme bir etkiyle sonunda bebeklerin ölümünde çok ciddi bir rol oynuyordu. Türkiye İnfeksiyon Vakfı, yaptığı araştırmalar sonucu "Türkiye'de bulaşıcı hastalıkların yüzde 80'inin tuvaletlerden kaynaklandığını" ortaya koymaktaydı. Ayrıca Türkiye'de beş yaşından küçük bebek ölümlerinin tuvalet kaynaklı mikroplardan kaynaklandığı da aynı araştırmanın sarsıcı bir diğer sonucu idi.
Büyüklerin yetersizliğinin faturasının hep çocuklara çıkması dünyanın da bir gerçeği. Uluslararası Çevre Sağlığı Örgütü, dünyada her bir dakikada altı çocuğun ishalden, dört çocuğun gıda zehirlenmesinden yitip gittiğini tekrarlayıp duruyor. Bu kadarla da kalmıyor... Çocuk ölümlerinin yüzde 44'ü enfeksiyon ve parazitlerden. Bu bebek ölümlerinin yarısından fazlası beş yaş altı çocukları alıp götürmekte. Biz de bundan nasibimizi çok yüklü bir şekilde alıyoruz. Durumu görünce, OPET "temiz tuvalet" kampanyasını okullarda yoğunlaştırmış. 1700 okul proje kapsamına alınmış. Bir yıl boyunca fahri müfettişler okul tuvaletlerini denetlemiş. Süre sonunda en başarılı üç ilçe Beşiktaş, Şişli ve Fatih olurken en alttaki üç sırayı Sultanbeyli, Gaziosmanpaşa ve Ümraniye paylaşmış.
2005 yılı itibariyle tuvaletlerini temiz kullanamadığı için çocuklarını öldüren bir ülke konumundayız. Kendimize ayna tutmak yerine başkalarına öfkelenmek durumu kurtarıyor mu? Tuvaletsiz evler bir vakıa değil mi? Hanelerin neredeyse üçte birinde tuvalete benzer yerlerle durumun idare edilmesi, düzeltilmesi mi yoksa saklanması mı gereken bir durum? Bayrak yakılması karşısındaki hassasiyet bunlara da gösterilse iyi olmaz mı?
Bu tür iç burkan haberleri okudukça, Türkiye'de hiçbir zaman gerçek bir muhalefetin olmamasına insan bir kez daha yanıp tutuşuyor... Hangi şartlarda yaşadığımıza dair özeleştiri mekanizmaları da, eğitimden medyaya kadar zorlanılan milliyetçilik blokajı ile durduruldu. Beş yaşına kadar ölen bebeklerde şampiyon olmamıza utanmayan ama iş hamasete gelince şaha kalkan kurumlar hâlâ etkin. Gerçek muhalefeti bize dünya, özellikle AB yapınca, topluma boy aynaları tutunca, buna karşılık milliyetçilik köpürtülmeye çalışılmakta... Keşke Türkiye "insanına" önem veren bir rejime sahip olsaydı da, dış dünyaya kalmadan kendi kendini düzelten bir özeleştiri mekanizmasını hayata geçirebilseydi. O zaman zaten tuvaletsiz ev kalmaz, tuvaletler doğru kullanılır, bebekler ölmez, "bayrak yakıyorlar" provokasyonu karşısında da insanları linç etmeye koşulmazdı.
|