|
|
SİT alanı mı değil mi?
Küçükçekmece Gölü'nü son 30 yılda nasıl mahvettiğimizin resmi bir kaç ay önce medyanın manşetlerindeydi. Bir ülke kendi doğasına böyle nasıl hoyratça davranır, doğrusu aklım almıyor. Sanayileşme uğruna önce Marmara'yı sonra da dünyanın en güzel iç gölünü yokettik. Bugün gölün çevresinde yüzlerce sanayi tesisi var ve hâlâ gölü kirletiyorlar. Hiçbirinin de ruhsatı yok. Ayrıca arıtma sistemi konusu başlı başına bir sorun. Bir süre önce Küçükçekmece Belediye Başkanı Aziz Yeniay'la konuşurken sordum, "Gölün temizlenmesi için 400 trilyon TL gerekiyormuş doğru mu?" Cevabı kısa oldu: "Evet doğru ama bu öyle kısa zamanda da gerçekleşmez." Geldiğimiz noktaya bakın, canlıların yaşayamayacağı bir göl yaratıyoruz sonra da onu kurtarmak için trilyonlar harcamak zorunda kalıyoruz. Bu Küçükçekmece Gölü gerçeğinin bir yüzü, bir de öteki yüz var. Tüm bu kirlenmişliğe, bu dehşet tablosuna rağmen hâlâ inatla göl çevresinde yapılaşma girişimleri sürüyor. Bu konuda ilginç bir girişim dikkat çekici. Girişimin sahibi ise ' bilim yuvası' denilen İstanbul Üniversitesi. Küçükçekmece Gölü'nün batı kesiminde İstanbul Üniversitesi Avcılar Kampüsü binaları var. Burada 15 bin öğrenci eğitim alıyor. İstanbul Üniversitesi bir kaç yıl önce Avcılar Kampüsü'nün kuzey yöresinde Teknoloji Geliştirme Bölgesi kurmak için bir adım attı. Hatta bu konuda Bakanlar Kurulu kararı bile alındı: "İstanbul Üniversitesi Teknoloji Geliştirme Bölgesi( İÜTGB) kurulması Bakanlar Kurulu'nca 21.07.2003 tarihinde bir karar alınmış ve karar 8 Ağustos 2003 tarih ve 25193 sayılı Resmi Gazete'de yayınlanarak yürürlüğü girmiştir." Ancak işin ilginç tarafı üniversitenin bilim geliştirme bölgesi yapacağı arazi İstanbul'un en önemli SİT alanlarından biri. Kararın altında da, İstanbul 2 Numaralı Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu üyeleri Semavi Eyice, Mete Tapan, Zekai Görgülü ve İsmail H. Köse gibi önemli isimlerin imzası var. Kısaca 1. derece SİT alanı olan bölgede adı Teknoloji Parkı da olsa yapılaşmaya gitmek mümkün değil. Buna rağmen, İstanbul Üniversitesi kararında ısrarlı. Öylesine ısrarlı ki, Kültür Bakanlığı'na gönderilen Prof. Dr. Osman Yılmaz imzalı yazıda aynen şöyle deniyor: "Üniversitemizin Mimarlık Fakültesi Jeoloji ve Jeofizik Mühendislik Bölümleri uzmanları tarafından hazırlanan, jeolojik ve jeofizik inceleme raporlarına göre söz konusu alanın yüzeyinde ve yüzey altında herhangi bir bulguya raslanmamıştır." Yani işin uzmanlarının verdiği kararı değiştirmek için kendisi ' uzman' görevlendiriyor. Sonra da kalkıp şu talepte bulunuyor: ' Arazide gerekli tesislerin kurulabilmesi için 1. derece arkeolojik SİT alanı kararının kurulunuzca yeniden değerlendirilmesi...' Şimdi eğri oturup doğru konuşalım. İstanbul'u ne hale getirdiğimiz ortada. Tarihi alanların bir çoğu tahrip edilmiş, bir çoğu işgal altında ve tarihi değerlerimiz her geçen gün yok olup gidiyor. Peki tarihe sahip çıkması gereken üniversite ne yapıyor? Araziyi arkeolojik alandan çıkarmak istiyor . Tam da, 'Hoca böyle yaparsa cemaat ne yapar?' sorusunda olduğu gibi... Bu girişime İstanbul Üniversitesi yeni rektörü Prof. Dr. Mesut Parlak' ın nasıl yaklaşacağını doğrusu merak ediyorum. Ayrıca şu sorunun da bir cevabı olmalı: İstanbul'da Teknoloji Parkı kuracak başka yer yok mu?"
|