| |
Dargelirlinin günahı ne?
Bugün aldığınız sıfır araba otuz yıl sonra bir girişimci tarafından muhtemelen dürüm arabası olarak kullanılacak. İlk aldığınız cep telefonunu bi'düşünün mesela... Benimki tombul bir Motorola'ydı ve şimdiden retro muamelesi görüyor. Veya yeni aldığınız bilgisayara bir bakın. Üç yıl sonra kömürle mi çalışıyor diye dalga geçeceklerdir. Bir de yaratıldıkları gün en mükemmel mertebesine ulaşan "klasikler" vardır . Mesela 1964 model bir Mustang gibi. Veya 1954 yılından bu yana değişmeyen, değiştirmek için bir neden bulunamayan Fender Stratocaster gitar gibi. Severim eşyanın bu değişmeyen, eskimeyen halini, zamanla kafa bulmasını ve ihtiyaç olmaktan çıkarılamayışını. Paraya kıyıp bir Fender Strat aldım, yukarıdaki edebiyatın nedeni işte budur. Gene lüzumsuz bir harcama mı yaptım endişemi giderecek gibi gözüküyor. Severim eşyanın bu değişmeyen, eskimeyen halini ile başlayan cümleyi okudunuz mu her tür lüzumsuz harcama "helaldir" kapsamına girer zaten. Gidin füze alın isterseniz. Uzun zamandır gitar çalmıyordum. Hem kiri pası bir atalım, hem de eve gelen kızlara hava atıp yolumuzu bulalım ideolojisiyle gaza geldim. Cumartesileri arkadaşlarla müzik yaparız diye de birbirimizi doldurduk. Ama gelin görün ki cumartesileri Reha Muhtar'ın Ateş Hattı'na katılma zorunluluğu hasıl oldu. Bildiğiniz üzere Mehmet Barlas, Emre Aköz ve Nebil Özgentürk'le birlikte her cumartesi bir konuyu tartışmak üzere buluşuyoruz. Sizler de pazartesi günü okuyorsunuz. Ama ben okuyamıyorum... Elimden geleni yapmama rağmen okuyamıyorum. Çünkü Reha Muhtar benim söylediklerimi nedense koymuyor. Anladığım kadarıyla kiloya endeksli söz hakkı uygulaması var. Tahmin edeceğiniz gibi Aköz ve Barlas 100+ (kilogram cinsinden) kulübü azası, Nebil de siyah giyen gizemli adam kontenjanından yırtıyor; e o zaman bu zayıf dargelirlinin günahı ne? Tamam biliyorum yan durduğum zaman zayıflıktan görünmez olabiliyorum ama en azından sesim duyulabiliyor. Maci diye bir İtalyan restoranında yapılıyor bu sohbet ve benim dışımda ciddi yemek tüketiliyor. Yediklerinde gözüm yok, sadece masrafsız olduğumun altını çizmek istiyorum. Bi' de kim olduğunu bilmediğim Montignac diye bir kebapçıdan söz ediyorlar sürekli. Dalga geçiyorum, Montignac'ın kim olduğunu biliyorum ama konumuz olan Orhan Pamuk'tan daha çok ondan söz ettiklerini buradan ispiyonlamam gerek. Anlaşılan o ki Ateş Hattı'nın bana ihtiyacı yok. Benim de Ateş Hattı'na hiçbir zaman ihtiyacım olmadı. Yani bu işten yırttım! O halde cumartesiler artık benim. O halde Fender Strat'ımla tüm gün kesintisiz ve en önemlisi Rehafree Reha Muhtarsız takılabileceğim.
|