|
|
|
|
Erdoğan: Büyümeyi hazmedemeyenler var
Başbakan Tayyip Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada Türkiye'nin içinde bulunduğu ekonomik büyüme sürecine dikkati çekerek 'eksik demokrasi ile sağlıklı ekonomik düzenin tesis edilemeyeceği' uyarısında bulundu. Erdoğan, Türkiye'nin ekonomik hakları güvence altına alan idealinden taviz vermeyeceği iddiasında da bulundu..
AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Türkiye'nin büyüme hızına ilişkin açıklanan rakamlara, ''Bazılarının hala bir hazımsızlık içinde baktığını'' belirterek, bu çevrelerin bunu sindirip başarıyı görmeleri gerektiğini söyledi. Bu gelişmelerin, artık tabana da muhakkak yayılacağını ifade eden Erdoğan, ''(Şimdi ekonomi yüzde 9.9 büyüdü, ama zenginleşmedik) derseniz, kusura bakmayın, bu hakkaniyete uymaz'' dedi.
Başbakan Erdoğan, partisinin TBMM grup toplantısında yaptığı konuşmada, 2004 yılına ait ekonomik göstergelerin büyük oranda ortaya çıkmaya başladığını belirterek, ekonomiye ilişkin tablonun artık çok daha net olarak görünmeye başladığını söyledi. Bugün, gerek 2004 yılına, gerekse 2005 yılının ilk aylarına ilişkin bu göstergeleri paylaşmak istediğini kaydeden Erdoğan, bu rakamlara ilişkin bazı değerlendirmede bulundu.
Erdoğan, ''Bu rakamlara bazılara hala bir hazımsızlık içinde bakıyor. Bu ülkenin hala büyümesini hazmedemeyen çevreler görüyorum. Artık bunu sindirin, artık bu başarıyı görün. Bunu artık görmezlikten gelmeyin. Bu tabana da muhakkak yayılacaktır. Ama bu bir zaman işidir'' dedi.
UZUN BİR YOL
Elde edilen başarıların sadece bir başlangıç olduğunu, nihai nokta olmadığını, önlerinde daha uzun bir yol bulunduğunu her fırsatta belirttiğini anlatan Erdoğan, şöyle konuştu: ''Her başarının ardından dedik ki burası bize yetmez, daha ileriye gideceğiz. Ve hemen çıtayı biraz daha yükseğe koyup, yolumuza aynı kararlılıkla devam ettik. Büyüme rakamları birkaç gün önce açıklandı. Gayri Safi Milli Hasıla'da (GSMH) yüzde 9.9, Gayri Safi Yurt İçi Hasılada (GSYH) yüzde 8,9 oranına ulaşmış durumdayız. Hamd olsun, bu oranlarla, son 39 yılın rekorunu, dünya ülkeleri arasında da henüz açıklanan oranlara göre dünya rekorunu kırmış durumdayız. Yine kişi başına düşen milli gelirimiz de 4 bin 172 dolara çıkarak burada da Cumhuriyet tarihimizin rekorunu elde ettik. Buraya nereden geldik? Buraya, 2001 yılındaki eksi 9,5 oranındaki büyüme hızından geldik. Buraya, 2 bin 99 dolar olan kişi başı milli gelirden geldik.
Şimdi ekonomi yüzde 9.9 büyüdü, ama zenginleşmedik derseniz, kusura bakmayın, bu hakkaniyete uymaz. Kişi başına milli geliri 25 bin dolar, 30 bin dolar, 40 bin dolar olan ülkelerle, Türkiye'yi karşılaştırırsanız, böyle bir beklenti içine girerseniz, doğrudur. Bu yapılanlara da eğer siz değerlendirmeye tabi tutmazsanız bu vurdum duymazlık olur. Her zaman için bir değerlendirme yapacaksanız, şu anda neredeyiz, daha önce neredeydik? Bunların değerlendirmesini yapacaksınız? Biz 4172 yeter demiyoruz.... İnşallah bu performansla biz bu seçim dönemi sonunda yani 2007'nin sonunda 5 bin doları evvel Allah aşacağız.''
''SİHİRLİ DEĞNEK OLSAYDI...''
Başbakan Erdoğan, ellerinde sihirli değnek olsaydı, tarihin en derin krizinin ardından hemen sorunsuz, pembe bir tablo çıkarabileceklerini ifade ederek, ''Bizden öncekilerin çıkardığı gibi... Ama biz hem krizin etkilerinden kurtuluyoruz, hem ekonomiyi sağlam bir temele oturtuyoruz, hem de ekonominin geleceğini bugünden şekillendiriyoruz'' dedi. 28 ay gibi kısa bir süre zarfında ekonominin hemen her cephesinde herkesi sevindiren, ümitlendiren başarıların yakalandığını anlatan Erdoğan, ama daha ileriye atılacak, daha çok mücadele edecek, daha çok çalışacak ve çıtayı daha da yükseklere çıkaracaklarını söyledi. Başbakan Erdoğan, dün Mart ayı enflasyon rakamlarının açıklandığını anımsatarak, üretici fiyat endeksi yıllık bazda yüzde 11.3, tüketici fiyat endeksinin ise yüzde 7.94 oranında gerçekleştiğini söyledi.
'AKARYAKIT ARTIŞINI BİZİMLE İLGİSİ YOK'
Önümüzdeki aylarda kısmi artışların olabileceğini ama yıl sonu itibariyle enflasyon hedefinin tutturulacağından da hiç kimsenin kuşkusu olmaması gerektiğini belirten Erdoğan, şöyle devam etti:
''Tüm uyarılarımıza rağmen, zaman zaman duyuyoruz: Enflasyon düşüyor ama fiyatlar düşmüyor. Bir kez daha, altını çizerek vurgulamak istiyorum: Enflasyonun düşmesi, fiyatların değil, fiyat artış hızının düşmesidir. Bunun bilinmesi lazım.
Geçmiş dönemlerde ürünlerin fiyat artış hızlarıyla, bugünü karşılaştırdığınızda bu tablo çok daha net olarak ortaya çıkacaktır. Burada bir örnek vermek istiyorum. Özellikle akaryakıtta son zamanlardaki fiyat artışları... Halkımın bilmesini istiyorum. Niçin? Yılbaşından önce akaryakıta zam yapıldığı zaman herkes, 'Hükümet zam yaptı' -o zamanlar çok çok aralıklarla istisnai gibi zam oluyordu- buna rağmen de bu tür serzenişlerde bulunuluyordu. Bunu, (borsa veya serbest piyasaya açalım) dendi. Biz de (yılbaşından itibaren serbest pazar ekonomisine geçeceğiz) dedik. Ve 1 Ocak'tan yılbaşından itibaren bu süreç başladı. Bu süreç başladıktan sonra fiyatlarda bu artışlar oluyor. Bu artışların hiçbirisinin hükümetimizle alakası yoktur. Bu fiyatları belirleme artık hükümetimize ait değildir. Bu fiyatları açıklayan hükümet değildir. Bunu özellikle halkımın bilmesini istiyorum. Bu dünyadaki petrol fiyatları ile bağlantılı olarak başta TÜPRAŞ olmak üzere diğer kurumlarımızın özerk hareketleridir.''
xxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxxx AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dünya üzerinde çok az ülke, çok az parti ve çok az iktidarın bu kadar ilgi ve alakaya mazhar olduğunu belirterek, ''AK Parti'nin ekonomi yönetimindeki başarısı, siyasi perspektifimizin neticesidir'' dedi.
Erdoğan, partisinin TBMM Grup toplantısında yaptığı konuşmada, Kızılcahamam'daki üç günlük istişare toplantısından sonra AK Parti grubu olarak Türkiye'nin temel meselelerini müzakere etmek üzere yeniden biraraya geldiklerini söyledi.
AK Parti grubunun birlikteliğinden söz eden Erdoğan, ''Biz, uzun yıllardır milletin bu Meclis'te görmek istediği, ülkeyi bütün meseleleriyle ele alan, kalkınma ve adaletin güvencesi olabilen yegane grubuz'' diye konuştu.
Erdoğan, milletin bütün dikkatinin üzerlerinde olduğunu, ülke ile rekabet içinde, ticari alışveriş içinde, siyasi ilişki içinde olan bütün ülkelerce de ilgiyle, dikkatle izlendiklerini belirterek, şunları söyledi:
''Bu gerçeği, bu hususu dikkatlerinize sunmak istiyor, bu dikkati özellikle paylaşmak istiyorum. Bize, ülkemize bakarak vaziyet alan o kadar çok ülke var ki dünya üzerinde çok az ülke, çok az parti, çok az iktidar bu kadar ilgi ve alakaya mazhardır. Bir ülkenin gücü büyük ölçüde hudutları dışındaki etkinliği ve nüfuzuyla ölçülüyor.
Oysa biz, yıllarca büyükelçilik açtığımız ülkeleri ihmal ettiğimiz gibi, kıtaları bile ihmal etmişiz. Bir ülkeye hem en üst düzeyde devletinizi temsil edecek büyükelçilikler açacaksınız hem de izlediğiniz siyasette o ülke harita üzerinde yokmuş gibi davranacaksınız. Bu çağda böyle bir şey olabilir mi? Ya da onca yıl ihmal ettiğiniz ülkelerle en üst düzeyde temasa geçtiğinizde bu ataklarınız oralarda büyük heyecan doğururken, kurulmamış köprüler inşa ederken ya da yıkılmış köprüleri onarırken burada (düğün değil bayram değil) diye yadırgayacak birilerinin olabileceği aklınıza gelebilir mi?
Soralım, bu, akla ziyan mantıkla, bu rekabet çağında, beşeri kaynakları büyük, imkanları zengin, yönelecek mecra arayan bir ülkenin çıkarları korunabilir mi? Kaldı ki bizim asli görevimiz, varlık nedenimiz ülkemize düğün ve bayram yaşatmaktır.''
EKONOMİ YÖNETİMİ
Erdoğan, Türkiye'yi büyüten siyasetin daha iyi anlaşılması, anlatılması için daha önce de defalarca söylediği bir gerçeğin altını tekrar çizdiğini ifade ederek, ''Türkiye'nin dünyadaki varlığını tüm ülkelere kabul ettirmesidir. AK Parti'nin ekonomi yönetimindeki başarısı, siyasi perspektifimizin neticesidir. Ekonomideki ve siyasetteki yapısal dönüşümler madalyonun iki yüzü gibidir'' dedi.
Eksik bir demokrasi ile sağlıklı bir ekonomik düzenin tesis edilemeyeceğine işaret eden Erdoğan, ''Yani özgürleşme, zenginleşmenin gerek şartıdır. Bu yüzden ilk günden itibaren en büyük önceliğimiz demokrasidir, hukuk devletidir'' diye konuştu. Türkiye'nin ekonomisini büyütmenin, demokratikleşme perspektifini büyütmeye bağlı olduğunu anlatan Erdoğan, şöyle devam etti:
''Toplumun siyasetin dışında tutulduğu, siyasetin ve ekonominin hukuki zemininin zayıf olduğu, özgürlüklerin yerleşmediği bir ülkede ekonominin istikrarlı, sürdürülebilir bir gelişme göstermesi de mümkün değildir. Çünkü demokrasideki, özgürlüklerdeki, hukuktaki eksiklik hem toplumda bir durağanlığa hem de belli bir azınlığın vicdana ve hukuka aykırı şekilde zenginleşmesine yol açar.
Özgürlükleri garanti altına alan açık, şeffaf bir siyasi düzen, rasyonel ve adil işleyen bir ekonomik düzenin olmazsa olmazıdır. Türkiye'de uzun yıllardır devam eden ekonomik geri kalmışlık ve yapısallaşan ekonomik krizler, esas itibarıyla siyasi demokrasideki zaafların tabii neticesidir. Bu süreç, toplumsal kaynaklara geniş toplum kesimleri aleyhine el koyan zümrelerin ve ittifakların teşekkülünü de beslemiştir.
AK Parti iktidarı, siyasi demokrasiyi ve onun uzantısı olan ekonomik demokrasiyi güçlendirecek adımları kararlılıkla atarken böyle bir bilinçle hareket etmektedir. Son iki buçuk yılda Türkiye, rasyonel bir ekonomik düzen kurma yönünde ciddi bir mesafe almıştır.Artık piyasa kuralları zemininde işleyen, rekabetçi ve dünyaya açık bir ekonomik düzenden geri dönülmesi mümkün değildir. Bu nedenle Türkiye, siyasette ve ekonomide bireysel hakları güvence altına alan, kurumsallaşan, bu çerçevede hukuka işlerlik kazandıran çağdaş bir ülke olma idealinden asla taviz vermeyecektir. Bu böyle bilinmelidir...''
|
|
|
|
|
|
|
|
|