| |
|
|
Erken seçim istemek "İhanet" olabilir mi?
Siyasi ortam gerginleşince, söylemler de doğal olarak maksatların ötesinde seslendirilmeye başlanır. Örnek mi istiyorsunuz? Önceki gün Başbakan Erdoğan, TOBB Center'da Eurochambers Başkanlık Divanı toplantısına katıldıktan sonra basın mensuplarının gündeme ilişkin sorularını yanıtlarken, bir gazetecinin "Ekonomideki iyi gelişmeler erken seçimle tersine dönebilir mi?" sorusu üzerine şu cevabı verdi: Türk halkı ve milleti bize 5 yıllığına iktidar görevi verdi.. Parlamentonun yüzde 65'ine sahip bir hükümet işbaşında. Böyle bir zamanda erken seçim talebinde bulunmak, sadece bu ülkenin şu mutluluk, şu huzur tablosuna çomak sokmaktır. Bana göre ihanettir. Böyle bir yaklaşım içinde lütfen bulunmayınız. Görüldüğü gibi "Erken seçim istemek" fiili bu şekilde " İhanet" kapsamına giriverir böyle gergin ortamlarda. Ama siyasette bunları ilk kez görmüyoruz açıkçası. 1980'lerin ikinci yarısında muhalefetin sol kanadının liderleri ile Trakya gezisine katılmıştım. Aralarında siyasetin amatörleri de vardı. Trakya'da ay çiçeğinin önemli olduğunu ve buğday fiyatları ile ayçiçeği fiyatlarının karşılıklı etkilenimini öğrenince, bu liderlerden biri her kürsüye çıkışında "Ayçiçeğine verilen fiyat çok düşük " içerikli konuşmalar yapmaya başladı. Sonunda kendi söyledikleri kendisine de tek düze gelmeye başladı ve ay çiçeğine düşük fiyat veren dönemin Özal Hükümeti'ni daha sert suçlamaya karar verdi. Galiba Çorlu'daydık. Bir kahvede sandalyeye çıktı, Ayçiçeğine bu kadar düşük fiyat vermek soykırımdır, dedi. Erdal İnönü de o gezideydi, o da bu konuşmayı gülümseyerek dinliyordu. Yanına gittim, Sayın İnönü ay çiçeği fiyatını düşük vermek soykırımsa, komşu Bulgaristan'da Jivkof yönetiminin Türklere yaptığına ne demek gerekir, diye sordum. Gerçek bir aydın ve kendisi ile de alay edebilecek kadar özgüven sahibi olan Erdal İnönü, benim soruma gülerek cevap vermişti: Evet, insanlar bazen kavramları maksatlarını zorlayarak kullanıyorlar Türk siyasetinde, demişti. Demek istediğim siyasette söylenenleri biraz süzerek değerlendirmekte yarar var. Bu sözleri söyleyenler bu süzmeyi yapmayınca, görev dinleyenlere düşüyor neticede. Son olarak medya, "Başbakanın basınla diyalogu kopuk, çevresinde sanki bir duvar örüldü, kendisine ulaşılamıyor" diye yakınınca verilen cevabı haberlerde okumuşsunuzdur: Başbakan bir sekreter değildir. Başbakan'ın işi gücü var, çalışıyor Başbakan. Oturup telefon bekleyen bir başbakan da yok, sürekli olarak ulusal ve uluslararası toplantılara katılan, yatırımları takip eden, koşturan, ekibiyle birlikte çalışan bir Başbakan var. Mümkün olduğunca basından arayanlarla da biz görüşüyoruz. Bakarsınız sekreterler "Başbakan bizlere işsiz güçsüz dedi" diye tepki koyarlar. Burası böyle değil mi? Dilerim Başbakan Erdoğan ileri bir tarihte, "Erken seçim istiyoruz" demek hatasına düşmez.
|