1996 ile 2004 arasında Birinci Lig'de mücadele eden takımlara yayıncı kuruluşlar tarafından (havuz sisteminden) 760 milyon dolar dağıtılmış. Bu paranın 357 milyon doları 4 takıma (Fenerbahçe, Galatasaray Beşiktaş ve Trabzonspor) verilmiş. Geri kalan 403 milyon dolar ise 29 takıma dağıtılmış. Yani Anadolu kulüplerine ortalama 13 milyon dolar düşmüş.
Önce Türkiye Futbol Federasyonu Başkanı Levent Bıçakçı, Sabah Ekonomiye verdiği özel açıklamada "Havuz sisteminde adil gelir dağılımı istiyorum" dedi. Ardından Fenerbahçe yönetimi gelir dağılımını Anadolu takımlarının lehine olacak şekilde değiştirilmesini istedi. Bu öneri henüz çok net değil. Ancak kamuoyunda yayıncı kuruluş tarafından, futbol kulüplerine ödenen paraların adaletsiz dağıtıldığının tartışılması iyiye işaret.
Lüks vergisi neden kondu? Bu tartışmaya dönmeden önce, pek çok insan için vahşi kapitalizm simgesi olarak görülen bir ülkede, sportif karşılaşmalara olan ilginin artırılması için geliştirilen yöntemlerden küçük bir örnek vermek istiyorum.
* Olayın geçtiği ülke: Amerika Birleşik Devletleri
* Konu? Amerikan beyzbol liginin efsane takımı New York Yankees, Boston Red Sox ve Anaheim'e kesilen lüks vergisi.
* Hangi takım ne kadar lüks vergisi ödemek zorunda kaldı? Yankees 25 milyon dolar, Boston Red Sox 3.1 milyon dolar ve Anaheim 927 bin dolar vergi ödeyecek.
* Bu tip lüks vergisi ne zamandan beri uygulanıyor? 2003 yılından beri beyzbol liginin başarılı takımları ve Dünya Serisi oynayan takımlarından 'lüks vergisi' alınmasına karar verildi.
* Vergi kesmeye karar veren kurum kim? ABD Ulusal Beyzbol Ligi Komisyonu.
* Vergi nereye harcanacak? ABD Beyzbol Ligi'nde rekabetin artması için kullanılacak. Kesilen vergiler lig takımlarına paylaştırılan havuza aktarılıyor.
'Vergi artarsa iyi olur' * Lüks vergisinin gerekçesi nedir? Liglerde yaşanan rekabeti dengelemek için takımların olağanüstü gelir elde etmesi engelleniyor. Örneğin Yankees'e bu ceza kesilirken gerekçelerinden biri şuymuş: Yankees, Alex Rodriguez adlı bir oyuncuya o dönem 115 milyon dolar ödemiş. Bu oyuncunun alınması sonrasında takımınstad gelirleri olağanüstü artmış. Takımın gelir gider dengesinde gelir kalemleri lehine büyük artışlar olmuş. Yankees'in ligde rekabeti kendi lehine bozacak kadar gelir elde etmesi, komisyonu hareket geçirmiş ve takımdan lüks vergisi alınmasına karar verilmiş.
* Bu haber nereden alındı? Kasım ve Aralık aylarında USA Today gazetesinde çeşitli defalar bu konu işlendi.
* Cezaya muhatap olanlar ne dedi? Boston Red Sox'un sahibi John Henry: Uygulama beyzbolun geleceği için çok önemli. Kulüplere artı bir maliyet oluşturmasına rağmen alınan lüks vergisi ile sektör güçleniyor. İleride bu vergi ne kadar artarsa liglerde o kadar renkli olur. Son bir yılda ekonomi servisi olarak Türkiye'deki sistemin futbol takımları arasında ne kadar eşitsiz dağıtıldığına dair haberler yapıyoruz. Son günlerde konuya spor basını da dahil oldu. Fenerbahçe, Galatasaray, Trabzon ve Beşiktaş cephesinde bu tartışmalara katılanlar genelde taraftar sayısının çokluğundan ve Digiturk'ün decoder (Lig TV) satışlarına olan katkılarından bahsediyor. Yani bu tip bir tartışma konuyu saptırmanın yanında, dünyada artık uygulanmayan ilkel bir anlayışı simgeliyor. Dünya örnekleri "kimin çok taraftarı var, kimin çok parası var, kimin taraftarı daha çok paralı yayına abone oluyor" gibi gerekçelere odaklanan tartışmaları çoktan aştı.
Belirsizlik ilgiyi artırıyor Temel amaç şu: hangi branşta olursa olsun, kitlelerin takip ettiği sportif karşılaşmalarda temel korunması gereken nokta "belirsizlik" ilkesi. Daha önce futbol ekonomi üzerine araştırma yapan Cem Çetin'den bu konuda alıntı yapmıştım. Özetle, spor karşılaşmalarında belirsizlik ilkesine ihtiyaç vardır. Havuz sistemlerinin kuruluş amacı da bu. Belirsizlik ilkesini yaratabilmek içintakımlar arasındaki güç dengelerinde bir uçurum olmaması gerekiyor. Türkiye ile dünya örnekleri arasında benzer olan tek şey "havuz sistemi kurulmuş olması." Ayrılan nokta ise çok basit: Türkiye'de havuz sisteminde toplanan paranın (yıllık 100 milyon dolara yakın) dağılım yönteminin dünyada örneğinin olmaması. Bizde toplanan paranın yüzde 50'si, 4 takıma veriliyor. Gerisi diğer takımlar arasında paylaştırılıyor.
Gelir paylaşımı adil mi? Dünya uygulamalarında ise toplanan paranın bir kısmı tüm takımlara eşit veriliyor. Geri kalan kaynak, "lig sıralaması, canlı yayın performansı, ligde kaldığı süre" gibi kriterler dikkate alınarak dağıtılıyor. Böylece, başarılı olan, ligde üst sıralara tırmananlar daha fazla gelir elde ediyor. Bu faktör, rekabeti azdırdığı gibi "belirsizlik" yaratıyor ve futbol karşılaşmalarına olan ilgiyi canlı tutuyor. 47 yıllık futbol ligi tarihimizde sadece 4 takımın, son 23 yılda ise sadece 3 takımın şampiyon olması düşünüldüğünde, bu yılın şampiyonun hangi takım arasında çıkacağını biliyoruz. Sizce bu belirginlik ligleri heyecanlı mı kılıyor? Türkiye'de uygulamaya bakın: Federasyonun verilerine göre, "1996 ile 2004 arasında Birinci Lig'de mücadele eden takımlara 760 milyon dolar dağıtılmış. Bu kaynağın 357 milyon doları 4 takıma (Fenerbahçe 96.8, Galatasaray 96.4, beşiktaş 95.1 ve Trabzonspor 74.5) verilmiş. Geri kalan 403 milyon dolar ise 29 takıma dağıtılmış. Yani takım başına ortalama 13 milyon dolar düşmüş. Türkiye daha sistemin ABC'sini bile kuramazken, ABD ve Avrupa'da sportif karşılaşmaların denk güçler savaşı olması için önlemler alınmaya başlandı. İşte lüks vergisi de uç bir örnek olmasına rağmen, onlardan biri.