Karanlıkta 'Denksizce'ler
Sayın Talat önceki gün bir televizyon programında, Ankara'daki yetkililerin yapamadığını yaparak Kıbrıs meselesinde gelinen son noktayı halkla paylaştı. Kıbrıs Rum devletini tanımadan (!?) onları nasıl Gümrük Birliği'ne dahil edeceğimize ilişkin açmazlar açık açık konuşuldu. Tabii ki 'Talat mahrem konuları açtı' demeye getirmiş değilim. Fark şu ki; KKTC Başbakanı, Ankara'dakiler gibi halka 'bu konuda sorun yok' deme yolunu seçmedi. Önce burada anlamlı bulduğum bir farkın altını çizmek istiyorum: KKTC'de demokrasi Türkiye'ye göre 'daha doğrudan' yaşandığı için oradaki siyasetçinin halk ile diyalogu daha sağlıklı. Bu yüzden Talat, Türkiye'nin Rum devletini tanıması meselesinin açmazlarını Gül'den daha derli toplu olarak anlatabilmiştir. Esasen meseleyi yakından takip edenler iyi bilir ki, 1999'daki hükümetimizin Helsinki'de verdiği tavizle zıvanadan çıkan Rum Yönetimi 17 Aralık'ta da 'Türkiye'nin dengi' olarak masaya oturuvermiştir. Daha açık bir deyişle Türkiye AB üyesi olmak için pazarlık yürüteceği devletlerin arasına Kıbrıs Rum yönetimini de katmak durumunda kalmıştır. Ne var ki sayın Talat bütün zorluklara rağmen uzun vade için iyimser olduğunu söylemektedir. Elbette KKTC Başbakanı'nın genel siyasi çizgisini benimsemiyorum. Söz konusu programda yaptığı açıklamaların tamamını da tatmin edici bulmuş değilim. Özellikle Kıbrıs'ta çözümsüzlüğü sadece Denktaş'a ve onunla aynı düşünen Ankara hükümetlerine bağlamayı insafla bağdaştırmak mümkün değil. Bu düpedüz 'Rum ağzı' kullanmaktır. 1974'ten sonra Türk tarafının birçok yanlış yaptığı muhakkaktır ama çözümsüzlüğün birincil sebebi olarak, şimdi Talat'ı da Denktaş gibi gören Rum tarafını teşhis etmeyenlerin maddi veya manevi mensubiyeti şüphelidir. Şu anda bile Rum tarafı köprülerin atılması için çabalamaktadır. Nitekim Papadopulos sürekli 'Türkiye bizi Gümrük Birliği'ne dahil ettiği an tanımış olacaktır' şeklinde tahriklerde bulunmakta, sanki Ankara'yı kızdırmak ve 'imzalamıyorum işte, nereye varacaksa varsın' dedirtmek istemektedir. Şüphesiz Rum tarafı kendi içinde tutarlı ve kendi davası açısından haklıdır. Dünden bugüne Ankara'nın gaflet ve dalaleti ile Türkiye'nin eşiti konumuna gelen Rum tarafını ENOSİS dışında bir uzlaşmaya yaklaştıracak hiçbir güç de yoktur. Türkiye ile 'denk' hale gelen ve AB marifetiyle Ankara'yı sakalından yakalayan Rum neden kendini Kıbrıs Türkleri ile eşitlemeye yanaşsın? - Efendim Rumlar uluslararası toplumun baskısına dayanamazlar; biz yeterli açılımları sağlarsak masaya oturmak zorunda kalırlar. Ölme uzun kulaklım ölme, yonca biter de yersin! Hani BM'nin, ABD'nin ve AB'nin referandum sonrası için taahhüt ettiği yoncalar? Kıbrıs Rum devleti ile 'denk' hale getirilen Türkiye arkasından gelip destek verecek ' Denksizce'leri daha çok bekleyecek. 'Denksizce' bir Anadolu buluşu. Emin Çalıklı isimli okurumun babaannesinden aktardığı bir tür 'hayali korucu' uygulaması. - Buğdayın karasabanlarla harmanlandığı dönemlerde henüz şafak sökmeden babaannem erkenden kalkar, sacı ocağa sürer ve bazlama pişirirmiş. Tulum peyniri ile yapılan sıkmalar yenirmiş. Sabah serin saatlerde çalışmak daha kolay olduğu için çocukların her biri uyandırılır, değişik yerlerdeki harmanlara yollanırmış. Kimi eşekli, kimi yaya yola çıkıp gün doğmadan harmana gitmeleri gerekirmiş. Henüz küçük yaşta olan çocuklar karanlıkta yola çıkmaktan korkarlarmış. Babaannem her birine azığını verdikten sonra kulağına eğilip 'hadi sen yola çık, arkandan Denksizce'yi yolluyorum' dermiş. Bunu duyan çocuklar sevinir, her biri ayrı yönlerde karanlığa dalarmış. Tabii ara sıra 'Denksizce geliyor mu?' diye arkalarına bakarlarmış. Bu böyle yaş kemale erip Denksizce'nin olmadığını anlayana kadar devam edermiş. Atatürk sonrasında Ankara'nın haminnesi de Türkiye'yi harmana yollarken böyle yapıp duruyor: - Siz yola çıkın, arkanızdan Avrupa diye bir Denksizce gelecek, gerisini merak etmeyin. Aradaki fark sadece şu: Anadolu'daki babaanne torunlarını karanlıkta yola çıkarırken ' Denksizce' diye aslında kendi sevgisini nöbetçi olarak arkalarından gönderiyor. Ankara'daki ise sadece kendi kişisel nöbetini savmak için bunu yapıyor: - Aman ben şunları yollayıp sıkıntıyı yarına atayım da geriden gelenler ne yaparsa yapsınlar.
|