| |
Evetçi misiniz, hayırcı mı?
Ankara, Gümrük Birliği'ne Kıbrıs Rum Kesimi'ni de katacak süreci başlatmaya hazırlanırken, Paskalya tatilindeki Avrupa'da gelecek kaygıları iyice arttı. Çünkü Fransa'da Avrupa Anayasası'na "hayır" oyları aldı başını gidiyor. Daha doğrusu önlenmesi neredeyse imkansız tırmanış sürecine girdi. Son araştırmaya göre, "hayır" yanlıları yüzde 55'e yükseldi. Peki, 29 Mayıs'taki referandumda Fransızlar gerçekten Avrupa Anayasası'nı reddederlerse ne olacak? Daha önemlisi, böyle bir deprem, Türkiye'nin AB sürecini nasıl etkileyecek ?
"Hayır"da hayır ummak Son günlerde bazı çevrelerde böyle bir sonucun Türkiye için felaket olmayabileceği değerlendirmeleri yapılıyor. Dayanakları da şu: Fransızlar, başkanlığını kendi eski cumhurbaşkanlarından birinin, Valery Giscard d'Estaing'in yaptığı AB Konvansiyonu'nun hazırladığı Avrupa Anayasası'na "hayır" derlerse, bundan sonra AB'nin siyasal inşa sürecinde de, genişlemesinde de "Astıkları astık, kestikleri kestik" konumda olmayacaklar. Bu da Türkiye'ye karşı çıkanların en güçlü kalesinin yıkılması anlamına gelecek. İkinci gerekçe: Chirac için bu sandık darbesi hayatının dersi olacak. Dirayetli lider imajını kanıtlamak için artık kendi görüşüne göre hareket edecek. Chirac'ın 29 Mayıs'ta sandığa dökülen tüylerini yeniden kazanmaya çalışması da Türkiye açısından olumlu gelişmelere zemin hazırlayacak. Zira o Türkiye'nin üyeliğine başını derde sokmayı göze alacak kadar destek veriyor. Üçüncü gerekçe ise, Fransa referandumu sonrası AB'de güç merkezinin İngiltere liderliğindeki cepheye kayacağına inanılması. Senaryoya göre bu cephede İrlanda, İtalya, İspanya ve İskandinav ülkelerinin yanı sıra, eski Doğu ülkeleri yer alacak. Saydıklarımızın hepsinde Türkiye'ye sıcak bakanların oranı karşı çıkanların hayli önünde. Bu da ufkumuzu açacak.
Senaryoda unutulanlar Ancak bu senaryoda gözardı edilen bazı temel ve tarihi gerçekler var: AB Anayasası 8 ülkede daha referanduma sunulacak. Fransa'nın tercihi, kamuoyu araştırmalarının da uyardığı gibi onlarda tetikleme işlevi görecek. Yani Fransa ile başlayan kriz, diğer referandumlarla kaosa dönüşecek. O kaostan kimbilir ne doğacak ? Ayrıca Fransa'nın gücü ve etkisinin azalmasıyla AB, istediğimiz AB olmayacak. Biz 40 yıl boyunca Robert Schuman ve Jean Monnet'nin insan hakları, özgürlükler, demokrasi, bireyin devletin önüne geçmesi gibi ilkeler üstünde yükselen AB'nin düşlerini kurduk. Oysa Fransa'nın tırnaklarının söküldüğü bir AB; * Ya Sovyetler Birliği'nin dağılmasından sonra o coğrafyanın karaya vurmuş yunuslarını denize döndürmek için alelacele icat edilmiş Bağımsız Devletler Topluluğu modeli, anakronik, yani çağdışı bir örgüte dönüşecek. * Ya da Anglo-Sakson egemenliğinde serbest ticaret bölgesi olacak. NAFTA gibi bir şey. Böyle bir AB sizin özlemlerinize yanıt verir mi? Fransızlar'a öfkenizden, kızgınlığınızdan, kırgınlığınızdan vazgeçin demiyoruz ama yine de Chirac'ın kumara dönüşme riski iyice artan iddiayı kazanması için dua edin. Yok, Anglo-Sakson cephesinde yeniden oluşacak AB işinize gelecekse, o zaman o cephenin ardındaki asıl güç olan ABD'den şefaat dilemek için, vakit yitirmeden rahip Bush'un günah çıkarma hücresine koşun
|