Yol arkadaşım
Küçükken otomobillerle aram hiç iyi değildi.. Bir otomobil rüyası kurmadım kendime.. Aklım hep futboldaydı.. 30 yaşıma kadar arabalara olan ilgisizliğim devam etti.. Üniversite hayatımda tren, vapur, dolmuş, otobüs akla gelen bütün toplu taşıma araçlarını kullandım.. Minibüs ve otobüslere bindiğimde, özel araçlarında gidenleri incelerdim.. Otomobil kullanmanın nasıl bir duygu olduğunu merak ederdim.. Yaşım 32 olunca ehliyet sahibi oldum ve araba kullanmaya başladım. İlk kullandığım araba Volkswagen Golf'tü .. Dizel olduğu için fazla yakmıyordu ve benim için çok sevimli bir arabaydı.. Ama borsada başıma gelenler yüzünden onu satmak zorunda kaldım.. İkinci arabam ise Honda oldu.. 2000 yılında taksitle almıştım.. Galerideki bayan bana, "Dolar mı ödemek istersiniz, Türk Lirası mı" diye sorduğunda belli bir nedeni olmaksızın "Türk Lirası" demiştim.. Eğer dolar seçeneğini işaretleseydim muhtemelen şimdi o arabam da olmayacaktı.. Çünkü 4 ay sonra çıkan krizde dolar iki katına fırladı ve dolarla borçlananlar şoka girdi..
Araba kullanmayı çok seviyorum artık.. Özellikle iş çıkışlarında insan kendiyle baş başa kalabiliyor.. Trafiği fazla dert etmezseniz ve işten eve gidiş sürenizi kabullenmişseniz sorun yok.. Benim gazeteden çıkıp Çiftehavuzlar'a eve gitmem aşağı yukarı 30-35 dakikamı alıyor.. O arada radyo dinleme fırsatı buluyorum. Ve yine insanları gözlemliyorum.. Ama bu kez kendi arabamdan bakıp, otobüslerdeki insanların neler düşündüklerini merak ediyorum.. Arabamı bazen ihmal ediyorum.. Hemen karşılık veriyor. Geçen iki ay boyunca 3 kez lastiğim patladı, bir kez hem de evimin önünden teybim çalındı.. Aküm bitti.. Aynam kırıldı.. Bütün bunlara rağmen arabamı çok seviyorum.. Çünkü onunla çok güzel anılar yaşadım.. Çok güzel yerlere gittim.. Belki bir ıslığımla koşup yanıma gelmiyor ama arabamı çok seviyorum..
New York'ta yaşıyor olsaydım arabayla bu kadar mutlu olamazdım.. İlk bakışta New York trafiği ve adres bulması, yön tayini en kolay şehir gibi görünüyor. Ama iş arabanızı park etmeye ya da trafiğe çıkmaya gelince çuvallıyorsunuz.. 20'yi aşkın köprü var.. Bizim köprüler gibi.. Geçmek için 4-5 dolar arasında ödeme yapıyorsunuz.. Otoparklar çok pahalı.. Park yasağı olan yerlere aracınızı bırakmanın cezası inanılmaz.. Bizim Bağdat Caddesi'nde olduğu gibi polisin gözü önünde aracınızı bırakıp cafelere, lokantalar girmek yok yani.. Avrupa'nın en güzel şehirlerinden biri Paris'te insanlar artık işyerine arabalarıyla gidip gelmiyorlar.. Hemen hepsi dünyanın en güzel organize edilmiş metrosunu kullanıyor.. Arabası olanlar ise genellikle küçük ve az yakan araçları tercih ediyorlar.. Bir başka güzel şehir Amsterdam'da benzer durum söz konusu.. Aracınızı ara sokaklardan birine park ettiniz ve bir yerlere gittiniz. Döndüğünüzde Türkiye'deki saçma uygulama yok.. Araç olduğu yerde.. Ama lastiğinde koca bir kilit var.. Cezanızı ödeyip kilidi açtırıyorsunuz.. Dünyada park yeri bulmanın en güç olduğu şehirlerden biri olduğu için metro, bisiklet ve yürüyüş Amsterdam için en uygun olan tercih.. Bütün bunları ve Avrupa'nın birçok şehrini gören biri olarak arabamla İstanbul'da yaşamayı çok seviyorum.. Yolların durumundan şikayetçiyim ve önümüzdeki günlerde bahsedeceğim.. Şimdi eşim, arabam ve ben bir dolaşacağız izin verirseniz..
|