|
|
|
|
|
|
Dizüstünde mobil hayat
Bilgisayar almanın püf noktaları var. İşte teknoloji meraklıları için rehber.
Dizüstü bilgisayar alacakları üç gruba ayırıyorum. O an stokta ne varsa, 'En iyisi odur' diyenler, hep "Daha ucuzu olur mu?" diye düşünenler ve satıcıyla düelloya girişecek kadar bilgisayardan anlayanlar.
En iyi dizüstü şirketin verdiğidir
Şaka bir yana artık pek çok kişi mobil bilgisayar almaya karar veriyor. Dizüstü bilgisayar seçimi yaparken neleri, neden tercih etmeliyiz? İşte yanıtı.
Bir bilgisayar ile ilk kez tanıştığımda 11 yaşımdaydım. Ortabire gidiyordum. Yıl 1986'ydı ve teşekkür almıştım. Bu anne ve babacığım için yeni bir hediye demekti. Karne günü akşamı babama kapıyı açtığımda hayatımı sonsuza dek değiştirecek bir kutu vardı elinde: Atari 800 XL bilgisayar. Sanırım yaşadığım duygu "aklımı kaçırmaya bir nokta kalacak" noktasına gelmekti. Teknoloji konusunda bu kadar erken donanıma sahip olunca zamanla işin suyunu çıkarma şansım oldu. O zamanlar henüz büyük markalar çok pahalı idi ve ben "Kendi PC'ni kendin yap" kampanyasının neferlerinden olmuştum. Gerçek bir multimedia kullanıcısıydım. Yani oyun oynuyordum, internete bağlanıyordum ve film seyrediyordum. Kadıköy Yazıcıoğlu Pasajı'na yaptığım her ziyaretten de eve yeni oyuncaklar ve dolayısı ile yeni kablolar ile dönüyordum. Bir süre sonra bu kablo durumu öyle sıkıntı getirdi ki bir gün kendimi dizüstü bilgisayar aşkıyla uyanmış buldum. Ama o yıllarda henüz dizüstü bilgisayar arkadaşlarımız, ağır multimedya özellikleri kaldırabilecek kıvamda değillerdi, bu kıvamda olanlar da küçük bir otomobil fiyatına yakındı. Maddi olarak her şey yoluna girdikten sonra da geçen yıl tam kişisel zevklerime uygun bir dizüstü bilgisayar sahibi oldum. Evet benim dizüstü bilgisayarım biraz ağır ve iri. Ama onunla oyun dünyasının en nezih oyunları "Need For Speed Underground 2", "Generals" ve "Red Alert 2" gibi oyunları oynayabiliyorum. Çünkü ekran kartının kendine ait 64 Megabayt Ram'i var. Oyunlarımı keyifle oynuyorum; çünkü 15 inç büyüklüğündeki monitörünün çözünürlük aralığı çok geniş. Yurtdışına seyahat ederken 2 DVD filmi izleyebiliyorum. Çünkü pili kocaman. Çektiğim dijital fotoğrafları hemen bilgisayarıma aktarıp, dünyanın neresinde olursam olayım gazeteme gönderebiliyorum. Çift fanlı olması da tombiş bacaklarımın ısınmasını önlüyor. Ağva'da en sevdiğim otel olan Tranquilla'nın bahçesinde hamağa uzanıp elime bilgisayarımı aldığımda keyfime değmeyin moduna geçebiliyorum. Dizüstü bilgisayar alacakları çeşitli gruplara ayırıyorum:
1. Grup: Bilgisayarcıların sevdiği müşteri tipi: Çok uzun tecrübelerime dayanarak gözlemlediğim bu tarz müşteri gerçekten de bilgisayar satıcısı arkadaşların gözdesidir. O an stokta hangi ürün fazla ise en iyi bilgisayar odur. Sizi denemek için birkaç teknik terim söyler ve eğer yüzünüzde oluşan "Kardeşim buraya bilgisayar almaya geldim, Çince'yi sonra söktürsem olur mu?" bakışını yakalarsa artık bittiniz demektir.
2. Grup: Zor müşteri: Alacağı cihazın teknik özelliklerinden çok fiyatı ile ilgilenir. Aklı hep biraz daha ucuz olan alt versiyondadır. Tam karar verdi zannedersiniz bir anda vitrinde gördüğü başka bir ürüne yönelir. Aslında onun için en iyi dizüstü bilgisayar, çalıştığı şirketin ona aldığı bilgisayardır. Bilgisayarı öyle zor alır ki, aldıktan sonra bile gözü bedava aksesuarlardadır.
3. Grup: Başbelası çok bilenler: Eğer eşten dosttan aldığınız tüyolarla mantıklı bir yatırım olduğunu düşünerek bilgisayar işine girdiyseniz, bu müşteri profili sonrası hayatınızı yeniden gözden geçirmek zorunda kalabilirsiniz. Acizane kendimi de soktuğum bu sınıf, gerçekten satıcı için başbelasından beterdir. Bir öğleden sonra ansızın dükkana girer. Satıcı ile muhatap olmaz, çünkü o "biliyor" dur! Önce ucuz ve alt sınıf ürünleri inceler. Her dizüstü bilgisayarı tek tek tartar. Ne kadar bilgili olduğunu satıcıya belli etmek için bilgisayarın arkasındaki giriş ve çıkışlara bakar. Bu arada satıcı için özel olarak geliştirdiği test programı da devrededir. Eğer satıcı resti görüp, bilgisi doğrultusunda düello davetinde bulunursa birdenbire çok sıcak ve keyifli bir sohbet başlar. Etraftaki insanların pek anlamadığı özel bir dilde yapılan bu diyalog sonunda satıcı herhangi bir ürün satmasa bile satmış kadar mutlu olur. Zavallı müşteri ise hiçbir şey satın alamasa bile almış kadar mutlu olur. Ancak eğer satıcı bu özel dili bilmiyorsa işin sonu "Hade kardeşim sana bilgisayar milgisayar yok"a kadar varabilir...
Rahşan Gülşan
|
|
|
|
|
|
|
|
|