|
|
|
|
|
|
Asıl sorun otomobile sığmak!
Otomobillere olan sıradışı ilgim, Zeynep teyzem tarafından fark edildiğinde sanırım üç yaşımdaydım. Bu ilginç olay sırasında ciddi şekilde denizde açılmış olmamıza karşın, sahilde park etmiş bir Bel Air otomobili tanıyıp bir de ısrar edince, ailemde küçük çapta bir şok yaşanmış. Beni nefesi güçlü hocalara, camilere, yatırlara götürmüşler ama nafile; içimdeki otomobil aşkını sonlandıramamışlar. Yıllar sonra yarışçı, tamirci veya galerici olamayıp gazeteci olduğumda ise önümde tek bir yol kalmıştı: otomobil yazarı olmak. Ama Mersin'den gelmiş, üstelik de şişman bir kadının bu dünyada nasıl bir şansı olabilirdi ki? Ben de müzik yazarlığı yaparak başladım iş hayatıma. Ama kader; son 10 yıldır otomobil ve motor sporları konusunda ahkâm kesiyorum. Bu arada güzel de bir çevrem oldu. Özellikle yarış dünyasındaki yakışıklı ve zengin erkekler, bu dünyayı daha bir çekici hale getiriyor.
ÖZEL TEKNİK GEREKİYOR Etrafımda bu işle ilgilenen ne kadar güzel ve 'zayıf' arkadaşım varsa, ya pilot oldular, ya da co-pilot. Bense muhteşem kabiliyetimin keşfedileceği günü bekledim durdum. Ama bir türlü beklediğim o muhteşem an gelmedi. Malum son günlerde biraz popülerim ya, uzun yıllardır tanıdığım ve otomobil kullanma şekline adeta taptığım Volkan Işık, genç rallici adaylarına verdiği eğitime beni de çağırdı. Volkan Işık ile ralli eğitimine katılmak çok eğlenceli. Çünkü bir hafta sonunuzu bu işe ayırıp bir de Bostancı Greenpark'da konaklıyorsunuz... Eğitim otomobil kullanmanın basit prensiplerinden başlıyor ve pazar akşamı mekânı amatör bir rallici olarak terk ediyorsunuz.
KÜÇÜK ÇAPTA BİR KABUS Eğitime katılma teklifini kabul ettiğim an yine gözümün önünde o korkunç görüntüler belirdi. Takla attığınızda başınıza bir şey gelmemesi için yarış otomobillerinin içi 'roll cage' adı verilen özel çelik borularla bir kafes gibi sarılır. Bu kafes kapılardan geçerek otomobile inip binmek, X-Large'lar için küçük çapta bir kabustur. Bu durumu etraftan bakanların ilgisini çok çekmemek için özel bir teknikle halletmeniz gerekir. Önce sağ ayağınızı atarsınız, sonra poponuzu özel bir hareketle otomobilin içine atarken, başınızı da seksi bir hareketle içeri sokuvermeniz gerekir. Olur da bu iki hareketi 'Buz pateni çiftler artistik koreografi' inceliğinde yapabilirseniz, son darbe dışarıda kalan ayağınızı içeri çekmek olacaktır. Ancak bu arada dört kollu emniyet kemerinin üzerine oturursanız, işi biraz zorlaştırmış sayılırsınız. İnsanlık için küçük, sizin için büyük bu adımı attıktan sonra ise mekaniker arkadaşların (eğer iri göğüslü iseniz) kemerleri sonuna kadar açmasını beklemek durumundasınız. Tüm bunların ardından otomobili birinci vitese takıp devir saatini 4 bin 500 civarında tutup gazlamaya başladığınızda ise özellikle keskin virajlarda, yani ani direksiyon hareketleri yapmanız gereken noktalarda, elleriniz göğüs engeline takılabiliyor. Bunun dışında ciddi bir sorun yaşanmıyor.
'HADİ BENİ YARIŞTIR...' Bu arada ben otomobile binerken "Vah zavallı şişman kızcağız" bakışları ile beni süzen eğitim katılımcıları, sürüşümü tamamladığımda "Pilot musunuz, neden yarışmıyorsunuz, bravo" gibi sözlerle kendilerini affettirdiler. Volkan da beni slalom yaparken izlemiş "Pistte amma azdın" şeklindeki özlü sözler ile beğendiğini dile getirdi. Ama yine "Hadi Volkan beni de yarıştırsana" diyemedim...
RAHŞAN GÜLŞAN
|
|
|
|
|
|
|
|
|