Sağlık olsun
Jean Cocteau'nun doğum günü olan 5 Temmuz, Aziz Nesin'in dünyamızdan ayrıldığı gündür. Takvim yaprağına baktığımızda, aynı gün Astor Piazzola'nın da son nefesini verdiğini okuruz. Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk banknotları da 5 Temmuz'da basılmış. İnsan, 16 mm.'lik kamerayı da ilk kez 5 Temmuz günü almış eline... Ve, 1998 yılının 5 Temmuz'unda, Atlas Okyanusu üstünde uçan THY uçağının yolcularından biri, yüreğine kanatlar takarak şunları yazar önündeki kağıda: "Oynarken seyircinin nabzını tutarız, kendi nabzımızla seyircinin nabzı arasında bazen bir uyum, bazen de bir uyumsuzluk olsun diye çabalar dururuz. Bu kadar keyifli ama aynı zamanda da bu kadar sorumluluk gerektiren bu işi yaparken, ortaya çıkardığımız karakterler başka oyuncuların bedeninde, başka ödünç yaşamlar bulup izleyicilerle ilişki kurmaya devam ederler. Oyun bitip de rafa kalktı mı dünyanın herhangi bir köşesinde, herhangi bir dilde yeniden yaşam bulmak için, yeni yorumlarda çiçek açmak için sayfaların arasında oturup beklerler." Yolcu, şu başlığı koyar yazısına; "Ödünç Yaşamlar"... Eh, bunu yazdıktan sonra yolcunun adını söylememek olmaz; tiyatro sahnesinin tozunu 17 yaşında yutan yolcunun adı Ali Poyrazoğlu'dur. Sanatçının tek kişilik oyununun adı da olan "Ödünç Yaşamlar" Vincent van Gogh'u anımsatır bana! Ne ilgisi mi var?.. Efendim, Hollandalı bu ünlü ressamın çocukluğu, babası bir papaz olduğu için bir kilisenin bahçesinde geçer. İçinde Van Gogh'un evlerinin de olduğu bahçe, kasaba mezarlığının yanındadır. Ressamın evlerine en yakın mezar, kendisi dünyaya gelmeden bir yıl önce ölen ağabeyine aittir. Van Gogh'un çocukluğu, ölen ağabeyinin mezar taşının etrafında oynayarak geçer. Mezar taşında şu yazılıdır: "Vincent van Gogh"... Bu yüzdendir ki Van Gogh, ödünç bir yaşam sürdüğüne inanmıştır! Ali Poyrazoğlu ne de güzel oynar Van Gogh'un hayatını. Bunu hiç düşündü mü, bilmiyorum ama "Ödünç Yaşamlar" adlı denemesi bu role hazır olduğunun yazılı belgesidir benim gözümde. Ortada henüz böyle bir oyun yok ama sanatçının emekli bir edebiyat öğretmenini oynadığı "Sağlık Olsun" İş Sanat'ta sahneleniyor. Bir hastane odasında geçen oyunda Ali Poyrazoğlu'nun yanında kendisi kadar güçlü bir oyuncu var; Bülent Kayabaş... Ali Poyrazoğlu Tiyatrosu oyuncularından Özdemir Çiftçioğlu, Berrak Kuş ve Onur Şenay'ın da çok başarılı oldukları oyunda, Poyrazoğlu ve Kayabaş gibi iki devin arasında Eser Ali adlı genç oyuncu hiç de onlardan aşağı kalmıyor. Ben, nicedir böylesine muhteşem bir komedi seyretmemiştim. Siz de benim gibi, sabun köpüğü esprilere gülmek yerine, tiyatro sanatının hakkını veren bir komedi izlemek düşüncesindeyseniz, bu oyunu sakın kaçırmayın. Emekli bir edebi- yat öğretmeni, hastalık hastası bir adam ve genç bir bilgisayarcının bir hastane odasında bir araya gelmesiyle başlayan oyunda dolu dolu gülerken, Ali Poyrazoğlu denilen o büyük rüzgar birden hüzün dalgalarının arasına atıyor sizi; sonra oradan alıp yaşamın ve ölümün sorgulandığı bir sessizliği yaşatıyor, ürperiyorsunuz... Derken, aşk ağacının meyvelerinden birini ısırırken buluyorsunuz kendinizi... Oyunu yazan Eric Chappel'in de hakkını vermeliyiz ama Ali Poyrazoğlu da sahneye çıkınca bir ahtapot gibi sarıyor tüm duygularınızı. Güldürürken düşündürmenin, hayatı sorgulamanın en güzel örneklerinden biri olan "Sağlık Olsun"da Ali Poyrazoğlu'nu izlerken, şu sözünü anımsadım Goethe'nin: "İsterdim ki tiyatro sahnesi, bir ip cambazının teli kadar dar olsun da şimdiki gibi herkes üstünde numara yapmak için yeterince yeteneğinin olduğunu sanmasın ve beceriksiz hiç kimse ona çıkmaya cesaret etmesin." Ali Poyrazoğlu, yıllardır yürüyor bu ipin üstünde; yürümek ne demek, taklalar atıyor, ip atlıyor, sek sek oynuyor!.. Türkiye'nin fırtınalı dönemleri onu ipin üstünden düşüremedi. Öyle ki, çok sevdiği bu ipi boynuna dolayarak darağacında asmak bile istediler onu ama olmadı çünkü o ipin üstüne çok yakışıyor! Haldun Taner de anılıyor oyunda, Orhan Veli ve birkaç edebiyatçı daha... Elbette ki bunu oyunun yazarına değil, Ali Poyrazoğlu'na borçluyuz... Eyvah!.. Bir oyuncunun hakkını vermeyi unutuyordum az kalsın; Pembe Panter!.. Evet, oyunda bir de herkesin sevdiği bir oyuncak olan Pembe Panter de rol alıyor. Asiti kaçmış gazoz gibi olmasın diye oyunun akışından, sahnelerden söz etmeyeceğim ama Ali Poyrazoğlu'nun Pembe Panter'le yaptığı öyle bir dans sahnesi var ki, yalnızca bu sahne için bile oyunu izlemeye değer. Sağlık Olsun'u kaçırmayın... Kaçırırsanız "Sağlık Olsun" diyemeyeceğiniz bir oyun çünkü!
|