| |
"Dağıldınız..."
Aralık sonrasında "kış uykusuna" yatırılan AB sürecini gördükçe, İsmet Paşa'nın çok sevdiğim bir sözünü daha fazla tekrarlar oldum. İsmet Paşa diyor ki: - Türklere öl de ölürler, ama bir ay düzenli kuyudan su çek de, çekmezler...
Dün baktım, 36 ülke büyükelçisiyle Kars ve çevresini gezmekte olan AB Türkiye Temsilcisi Hans Joerg Kretschmer de "17 Aralık'tan sonra dağıldınız" diyerek, İsmet Paşa'nın gözlemini doğruluyor... AB, hükümetin gündeminden kayınca, medyanın gündeminde de kayboluveriyor... Toplumun gündeminde de... Örneğin, İspanya'da geçen pazar yapılan "AB Anayasası" referandumu, hiçbir gazetenin birinci sayfasında görünmediği gibi özel bir ilgi de oluşturmadı... CNN, İspanya'ya özel muhabir yollamasa, Kronik Medya da basının ilgisizliğini eleştirmese, aralara sıkıştırılmış haberleri gözden kaçırmanız halinde durumu hiç bilmeyecektiniz... Halbuki AB süreci bir ruh hali gerektiriyor... Bu sürecin toplumsal yaşamı dönüştürecek bir trafo olduğundan emin değilsek, AB üyeliğine ulaşmak da zor demektir...
Kamuoyu AB sürecini çok daha titiz izlese, dünyayı projektörleri altına alsa, hükümet de AB sürecindeki dinamizmini çok daha diri tutmak mecburiyetinde kalır. Bakın, AB Türkiye Temsilcisi Kretschmer ne diyor: "Ekim ayına kadar ne olacağı Türk hükümetinin elinde. Üzerinden üç aya yakın bir zaman geçti. Ancak, şimdiye kadar hiçbir ilerleme görmüyoruz. Görüşmeler ekim ayında başlayacak. Türk Hükümeti'nin mümkün olduğunca hızlı yol almasını istiyoruz. Bir şeyler yapılması gerekir. Yeni reformlar söz konusu. Ancak hiçbir şey olmadı. Eski kanunların değişimiyle ilgili olarak çok fazla şeyler yapılmıyor. Yani bu konuda çok endişeliyiz maalesef. 17 Aralık'tan sonra bir dağınıklık söz konusu. Ne olduğu pek belli değil, ortalık dağınık."
Ortalığın dağınık olduğu tespiti sadece AB'ye ait bir tespit değil... İktisadi Kalkınma Vakfı da aynı kanıda... İktisadi Kalkınma Vakfı, bu cuma günü Lütfü Kırdar Kongre Merkezi'nde kamuoyuna açıklayacağı bir "Katılım Müzakereleri Rehberi" hazırladı. Rehber, en son üye olan on ülkenin müzakere sürecindeki durumlarını A'dan Z'ye anlatıyor. Nasıl örgütlendiler, müzakere süreçlerini nasıl yürüttüler, zor anları neler oluşturdu, başarıya nasıl ulaştılar? Tüm bunların cevaplarını orada bulabiliyorsunuz. Kitap Türkiye için bir pusula gibi...
Diğer ülkelerin müzakere deneyimlerini büyüteç altına alarak kitaplaştıran İktisadi Kalkınma Vakfı'nın genel sekreteri Şebnem Karauçak, "neden dağıldığımızı" şöyle açıklıyor: "Bir şirket kurulmadan başına kimin geçeceği konuşulmaz. Bizde böyle bir durum var. Henüz müzakereleri yürütecek idari kurum ortada yokken onun başına kimin geleceğini konuşuyoruz. Herkes kendi adamını öneriyor. Oysa, vakit geçip duruyor. Önce sistem gerekiyor, ondan sonra başmüzakereci nasıl olsa belirlenir."
Türkiye'de son yıllarda daha önce neredeyse hiç rastlamadığımız türden köklü bir değişim yaşanıyorsa, bu AB sayesinde... Ankara'nın vatandaşı için yapmadığını AB yaptırttı... Bu süreç henüz tamamlanmaktan uzak olduğu için, yerel siyaset ağır basmaya devam ediyor. "Herkes kendi adamını öneriyor." Bu işi ehliyetle yapacak olan birini değil, "adamını" öneren bir zihniyet de tabii ki topallıyor...
Türk halkı "daha iyisine layık" olduğunu düşünüyorsa, AB istikametindeki "dağılma" ile çok daha yakından ilgilenmeli... AB meselesi "padişahın" değil, "tebanın" meselesi... Mevcut durumdan memnun iseniz AB sürecini kovalamayın, yok derin sorunlarınız varsa biraz kımıldayın ve hep kımıldayın.
|