|
|
Keşke Zehra Hanım'a sorsalarmış!
Sabah'da yazmamın bana ek maliyet getireceğini bilmiyordum. İletişim çalışmalarını anlatmak için ne zaman bir sohbet ve iş yemeğine davet etseler, hele karşımdakiler bayansa, tüm feodal ön kayıtlarım devreye giriyor ve hesabı ödüyorum. Her ay ciddi bir bütçeyi bu yemeklere ayırmak zorundayım. Bir de ürünlerinden denenmek üzere gönderenler var. Tadımlık olanları geri gönderemiyorum. Arkadaşlara da ikram edip, sonra naçizane görüşümü yazıyorum. Fakat dayanıklı ürünleri ya geri vermek ya da satın almak durumundayım. Bence bu yöntem iyi bir PR çözümü. Armağan etmekten çok daha iyi. Çünkü genelde gazeteci arkadaşlar bu tür armağanlardan pek hoşlanmazlar. Oysa denetme iyi fikir. Bu yöntemi, en iyi uygulayan, aklımda kalan markalar şöyle: Algida, Tukaş, Shubuo, Doritos Alaturka, Doluca Şarapları, Vakko ve Arzum. Arzum, geçenlerde Türk kahvesi makinesi -onlar robot diyorlar- yollamış. Aleti, bizim şirketin üç yıl ardarda yılın elemanı seçilen ve arkadaşların 'şirket psikoloğu' adını taktığı çaycımız Zehra Yücel Hanım'a denemesi için verdik. Bir hafta denedi. Sonunda yorumunu yaptı: "Neredeyse benim soğuk suyla, kısık ateşte, elimle yaptığım kahveler kadar var." Sonra da ekledi: "Sadece bir şeyi anlamadım: Aletin üzerindeki kahve kelimesini neden 'Kahwe' diye yazmışlar?". Arzum bu güzelim aletin adını koymadan önce keşke bizim Zehra Hanıma sorsaymış...
|