|
|
Asıl adı Atiye
65 yaşında yazar olan Naşide Gökbudak, bir yıl sonra ikinci romanını yazdı. Kahramanlarını kendi ailesinden seçen Gökbudak, "Asıl adı Atiye" de teyzesinin konaklarda başlayıp kimsesizler mezarlığında son bulan sarsıcı hayatını anlatıyor. Yazarın ilk romanı "Sıdıka" ise Avşar Film tarafından dizi film oluyor.
Güzelliği mutlu olmasına yetmedi
66 yaşında ikinci romanını yazan Naşide Gökbudak "Asıl Adı Atiye"de, hayatı bir konakta başlayıp kimsesizler mezarlığında son bulan teyzesinin hikayesini anlatıyor.
Naşide Gökbudak 66 yaşında bir ev kadını. Ankara Hukuk Fakültesi'nde okurken çocuk sahibi oluyor ve eğitimini yarım bırakıyor. Gökbudak, yıllar sonra roman yazmaya karar veriyor ve 65 yaşında bunu gerçekleştiriyor. Geçtiğimiz yıl çıkan ilk romanı "Sıdıka"nın ardından "Asıl Adı Atiye"yi yazan Gökbudak, gerçek bir yaşam öyküsünü konu ediyor bu kitabında. Finalinde okuyucuların göz yaşına boğuldu kitapta Gökbudak, teyzesi Atiye Akçam'ın hayatını birebir anlatıyor. İlk romanında da anneannesi Sıdıka Hanım'ın hayatını yazan Naşide Gökbudak, aile fertlerinin hayatını kaleme almasının nedenini şöyle açıklıyor:
ÇOK GÜZEL VE KÜLTÜRLÜYDÜ "Eskiden beri yazıya yeteneğim vardı. Hatta edebiyat hocam 'Küçük Halide Edip' diye çağırırdı beni. Yazmak için hep güzel bir konu arıyordum. Sonra düşündüm; anneannem, dedem üzerine şarkılar türküler söylenmiş... Bütün Elazığ'da tanınırlar, adları bir efsane gibidir. Ayrıca yaşadıkları dönem de çok enteresandı. Tam Osmanlı İmparatorluğu'nun yıkılışı, Cumhuriyet döneminin kuruluşuna denk geliyordu. Kürt, Ermeni isyanlarına tanık olmuşlardı. Bunları niye yazmayayım diye düşündüm." Avşar Film'in dizi yapmak üzere çalışmalara başladığı "Sıdıka" romanından sonra Gökbudak, okuyuculardan gelen yoğun istek üzerine aile öykülerini yazmaya devam ediyor. "Asıl Adı Atiye"nin kahramanı Atiye Akçam, ölümüne kadar "Küçük Hanım" olarak biliniyor. Güzelliği ve kültürüyle Elazığ'ın en ünlü kadınlarından biri olan Atiye Hanım'ın inişler ve çıkışlarla geçen hayatı, sonunda kimsesizler mezarlığında bitiyor. Öyle ki Gökbudak romanı okuyanların çok etkilendiğini, hatta kendisini arayan ve kitabın sonunda ağladığını itiraf eden erkekler olduğunu söylüyor. 1900 yılında, Elazığ'da 18 köy sahibi bir köy ağası ile kaderini kızına taşıdığına inanan güzeller güzeli Sıdıka'nın kızı olarak dünyaya gelen Atiye, yani Küçük Hanım ailenin ilk torunu. Kız çocuklarının ve çoğu kadının okuma-yazma bile bilmediği bir dönemde, ülkenin en önemli şairlerinden Hacı Hayri Bey'den özel dersler alıyor, ud çalmayı öğreniyor... Ama şaşaalı başladığı hayatı daha genç kızlığa adım atar atmaz alt üst oluyor. Üç katlı, tavanları aynayla kaplı bir konakta yaşarken, babası hovardalığı yüzünden 18 köyü yiyip bitirince küçük bir eve taşınmak zorunda kalıyorlar.
AŞKINDAN DA VAZGEÇTİ Küçük Hanım ve ailesi ellerinde kalan üç beş kuruşla hayatlarını devam ettirmeye çalışıyor. O da dikiş dikerek aile bütçesine katkıda bulunuyor. Hayatında aldığı ikinci darbe ise küçüklüğünden beri aşık olduğu ve duygularına da karşılık bulduğu Kemal Bey'in başka bir kadınla evlenmesi oluyor. Bir süre sonra kendisi de birçok talibinin arasından Mustafa Bey'i seçerek evleniyor. Evliliklerinin başında, çektiği sancılar yüzünden hiç çocuk sahibi olamayacağını bildiği halde ciddi bir ameliyat geçirmek zorunda kalıyor. Kocasının kendisine olan aşkına güvenerek, çocuksuz bir hayat geçirebileceğini düşünen Küçük Hanım, hayatı boyunca aldığı bu kararın acısını çekiyor. Bir süre sonra iş sahibi olmasını sağladığı kocasının kendisine ihanet ettiğini öğreniyor. Birkaç kez evliliğini kurtarmaya çalışsa da olmayacağını anlıyor ve aldatılmayı gururuna yediremediği için boşanıyor. Böylece yalnızlık dönemi de başlamış oluyor. Yeğenleri, kardeşleri, çevresi onu hiç yalnız bırakmasa da Küçük Hanım gün geçtikçe buhranlı bir hayatın içine sürükleniyor. Karşısına yılllar sonra çıkan tek aşkı Kemal Bey kendisine hayatlarını birlikte geçirmek istediğini söylüyor. Ama Kemal Bey'in ölürken eşine bir daha başka kimseyle nikah kıymayacağına dair söz verdiği için, Küçük Hanım büyük aşkını içine gömüp, kimsenin kapatması olmayı kabul edemeyeceğini söylerek teklifi reddediyor. Hayatının son günlerini ise Elazığ Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde geçiriyor.
Eylem Bilgiç
|