Gündem tıkandı mı?
Geçen akşam ani bir manevrayla yapılan bakanlık ataması, iç politikadaki sıkıntılı atmosferi değiştirmedi. Nereden bu sıkıntı? Öncelikle şunu belirtelim. Bize göre Ankara'daki tedirgin havanın bir bölümü gerçek kaygılardan oluşuyorsa, daha büyük bir bölümü de telaş ürünü. Ancak siyasette, imaj ve intiba, doğrular kadar önemli. Bu yüzden de hızlı bir ufuk turuna ihtiyaç var.. Başta hükümeti bekleyen kritik kararlarla ilgili son iki ayda yeterli mesafe alınmadığı gerçeği var. Örneğin Avrupa.. "17 Aralık'la birlikte Türkiye'nin Avrupa'ya ilgisi de bitti!" şakası, diplomatik kulislerin bir numaralı şakası. 17 Aralık'tan bu yana Avrupa Birliği yolunda momentum'un düştüğü izlenimi, yalnız Avrupalı çevreler değil, bürokraside de sıkça dile getirilir oldu. Henüz hükümet ne başmüzakereci atadı, ne de müzakere çatısı konusunda nihai bir karar verdi. Ayrıca 3 Ekim'e kadar Kıbrıs'ta müzakere sürecinin başlayabilmesi için, diplomatik çabaların şimdiden yoğunlaşması şart. BM çerçevesinde müzakere sürecinin yeniden başlamasını isteyen Ankara. O yüzden de ilelebet "Biz Annan Planı'na 'Evet' dedik kardeşim, artık gerisi Avrupa'nın meselesi" demek, müzakereler için yeterli altyapıyı oluşturmayacaktır. 3 Ekim çok uzak değil.
Bir diğer konu Türk-Amerikan gerilimi ve bunun iç politikadaki yansımaları. Kanımca Amerika ile ilişkiler, son günlerde yazıldığı ölçüde "tamir edilemeyecek" bir noktada değil. Tüm serzenişlere rağmen, Ankara hala Washington'un gözden çıkaramayacağı ölçüde önemli bir müttefik. Ve bir sembol. ABD başkentinde AK Parti hükümetiyle ilgili "romantizm" kaybolmuş olsa da, bu bizdeki komplocuların iddia ettiği gibi, Amerikalılar'ın "düğmeye bastığı" anlamına gelmiyor. Zaten de böyle bir kudrete sahip değiller. Bununla birlikte AKP'nin "İslamcı" kimliğinden kolay sıyrılamadığı imajı, hem Amerikan başkentinde, hem de onun yansıması olarak burada hükümetle ilgili olumsuz havaya katkıda bulundu. Türk-Amerikan ilişkileri, yalnız diplomasi değil aynı zamanda bir "iç politika" meselesi. AK Parti iktidarına Washington'un bakışının bumerang etkileri ne olacak? Aynı şekilde Erkan Mumcu'nun AKP'den kopuşu ve bu kopuşu açıklarken ortaya attığı "misafirdim" tanımı da hükümetle ilgili benzer bir etki yaratıyor, partinin İslamcı kimliğinden zor sıyrıldığı izlenimini körüklüyor. Mumcu yerine atanan ismin AKP'nin liberal kanadından değil daha muhafazakar cephesinden gelmesi, kuşkusuz parti içindeki liberalleri de hoşnutsuz etti. Mumcu'nun ne ölçüde ciddi bir alternatif oluşturacağını önümüzdeki dönemde hep birlikte izleyeceğiz. Ama siyasi ağırlığı ne olursa olsun, Mumcu'nun varlığı ve AKP'den kopuş gerekçeleriyle, hükümet ve Başbakan Erdoğan'ı rahatsız edebilecek bir duruş sergileyeceği ortada. Tüm bunlar Başbakan Tayyip Erdoğan'ın önümüzdeki iki haftada süratli ve kararlı davranmasıyla düzelemeyecek izler değil. Hükümet önümüzdeki birkaç hafta içinde IMF ile anlaşmayı yapar, bu çerçevede gereken üç ek yasayı çıkarır, yolsuzlukla mücadele konusunda bir irade beyanı anlamına gelecek siyasi etik yasası veya benzeri bir inisiyatife imza atar ve üst kurullar çerçeve yasasını çıkarırsa, mevcut tıkanıklığı giderme yolunda önemli adımlar atmış olur. Bunu yapan AKP, eski dinamizmini yakalamış olur.
|