| |
|
|
Genel istek üzerine
Bilkent Otel'e "Şirin ile Baran'ın" düğününe gitmiştik. Kız tarafı "Erzurum kökenli." Erkek tarafı "İzmir." Şirin'in babası (Cemil Uğurlu) turizmci. Salonda Ağrılı, Diyarbakırlı, Ankaralı, Erzurumlu, Karslı, İzmirli, İstanbullu pekçok turizmci vardı. Tabii siyasetçiler, bürokratlar... Siviller, askerler... Salon bir "Türkiye mozaiğiydi."
Önce nikah kıyıldı. Sonra bir bayan solist sahneye çıktı. Bu sırada yemekler yendi. Ve müziğe ara verildi. Herkes İbrahim Tatlıses'i beklemeye koyuldu.
İşte "bu arada" 13 yaşında bir kız sahneye çıktı: - Benim adım Mutlu Budak. Ve "açıklama" yaptı: - Diyarbakırlı'yım... Tavacı Recep Usta'nın kızıyım... Size bir şiir okuyacağım.
Recep Usta, Diyarbakır'ın meşhur "tavacısı." Lokantası Diyarbakır-Hastane Caddesi'ndeydi. Şimdi orası "Sit alanı." Recep Usta, Ankara'ya taşındı. Küçükesat'ta lokanta açtı. Maşallah yaz kış, gece gündüz tıklım, tıklım. Tava da var, mırra da. Diyarbakırlı da gider, İstanbullu da. Bakan, profesör, gazeteci, bürokrat, işadamı, herkes uğrar. Recep Usta, müşteriyi kapıda karşılar. - Hoş gelmişsen, safa getirmişsen, şeref vermişsen. Ve hizmette kusur etmez. İşte düğünde "şiir okuyacağım" diyen Mutlu, "bu Recep Usta'nın kızı."
Düğünde şiir okunduğunu hiç duydunuz mu? Mutlu okudu... Üstelik "ezbere." Dinleyenlerin içinde ağlayanlar bile oldu. Şiir bitince Mutlu öyle bir alkış aldı ki... İnanamazsınız.
Mutlu sahneden ayrıldı. Ve İbrahim Tatlıses sahneye çıktı. Bu sırada "asker, sivil... Bürokrat, siyasetçi... Müteahhit, turizmci" pekçok kişi yanımıza geldi: - Ne olur, bu şiiri yazsanız.
Sinan Ocak, Karadeniz kökenli bir iş adamı. Petrol sektöründe. "Siyasetle" yakından ilgili. Alpaslan Türkeş'in yakınıydı, hatta bir dönem MHP adayıydı. Dedi ki: - Kardaş, bu kızın okuduğu şiiri mutlaka yaz. Bir profesör, bir general, bir müsteşar, Sinan Ocak'ı onayladılar: - Sinan bey doğru söylüyor... Yaz, yaz. Biz de yazdık.
|