Seçim ve siyasi etik...
Son 15 yılda iktidara gelen partiler, öncelikleri arasında şu dört kanunu saydı: "Seçim ve Siyasi Partiler kanunlarında değişiklik, dokunulmazlık ve siyasi etikle ilgili yasalar..." Bu kanunlar sadece iktidarların değil, Meclis Başkanları'nın da öncelikleri arasında yer aldı. Sonuçta, köklü değişim yerine, seçime beş dakika kala düzenlemelerle geçiştirildi. Nitekim, TBMM Başkanı Bülent Arınç'ın söylediği şu sözler de bu durumu özetlemeye yetti: "Parlamentoya girinceye kadar her şeyi söyleyenler, iktidara geldikten sonra ağızlarını bantla kapatıyorlar..." "Bunda bir sıkıntı yok mu?" diye tamamladığı bu sözleri Arınç, TBMM ile TESAV'ın, "Siyasi Partiler ve Seçim Kanunlarında Değişiklik Önerileri"ni tartıştığı sempozyumunun açılışında dile getirdi.
Ayaklar da köstekli Sempozyumda dikkat çeken, iktidara gelenlerin, sadece ağızlarını bağlamakla kalmayıp, ayaklarını da kösteklemeleriydi. Çünkü iki gün devam eden sempozyumda dinleyicilerin arasında, Başkan Arınç dışında ne AKP'den, ne de CHP'den milletvekili veya parti yöneticisi vardı. Oysa Arınç, Seçim ve Siyasi Partiler kanunlarında bu dönemde değişiklik yapılmasının zorunlu olduğunu aylardır söylüyor. Bu dönemde gerçekleşmediği takdirde, Anayasa gereği ilk seçimde uygulama şansının da olmayacağının altını çiziyor. 14 seçimde, 7 farklı seçim sistemini deneyen Türkiye'de, Arınç nasıl bir değişiklik ön görüyor? Soruya yanıt için, referans gösterdiği 28 Kasım 2001 tarihinde AKP Grubunda Başkan olarak yaptığı konuşmaya bakmak yeterli. Arınç özetle şu önerileri getiriyor: "Baraj %10'da kalsın. 550 milletvekilinden 100'ü Türkiye milletvekili olsun. Barajı aşan partiler 450 milletvekilini paylaşsın. Geri kalan 100 milletvekilini seçime giren tüm partiler paylaşılsın. Yüzde 2 oy alan da 2 milletvekilliği kazansın. Seçimde ittifaklara ve tercihli oya imkan sağlansın. Seçim bölgeleri daraltılsın..." CHP de daraltılmış bölge dışındaki görüşlerine aynen katılıyor.
Arınç'ın yakınması Ancak, bu konuda Meclis'teki parti gruplarında bir çaba görülmüyor. Muhalefetin önerileri de diğer yasa tekliflerinde olduğu gibi önemsenmiyor. Geçmiş dönemlerin tekrarı yaşanıyor. Nitekim, üç yıl önce Arınç da bu durumdan bakın nasıl yakınıyor: "...iktidarın 350 milletvekillik bloku yasamayı adeta abluka etmiş durumda. Kendi tasarılarından başka bir şeyi görüşmüyor, kendi iktidar gruplarından milletvekillerinin verdiği tekliflerin dışında hiçbir teklifi görüştürmüyor..."
Siyasi etik yasası Arınç'ın üç yıl önce dile getirdiği yakınmayı bugün sadece muhalefet yapmıyor. İktidar milletvekilleri de "hükümet destekli olmayan yasa tekliflerimiz ciddiye alınmıyor" diye şikayet ediyor. Bunlardan biri de AKP milletvekili Ertuğrul Yalçınbayır... Yalçınbayır, siyasi partiler ve seçim yasasıyla kalınmaması, milletvekili dokunulmazlığının düzenlenmesi ve "Siyasi Etik Yasası"nın da çıkmasını istiyor. Hazırladığı teklifi ise gündemin en son sırasında yer buluyor. Oysa, 17 Aralık öncesinde çıkan AB'nin "Revize Edilmiş Katılım Ortaklığı Belgesi" raporlarında bunun öncelikler arasında yer alması gerektiği söyleniyor. Geçen yıl içinde 'yolsuzlukla mücadelede biraz daha yol alındığı' belirtilip, "ancak" denilerek şu vurgu yapılıyor: "Mevzuat alanındaki bütün gelişmelere rağmen, yolsuzluklar, ekonominin ve kamu hayatının her alanında ciddi bir sorun olmaya devam etmektedir..." Yalçınbayır da benzer bir şekilde dün şu çarpıcı örneği veriyor: "Sümer Oral, Bakanlığı döneminde 'Rüşvet kurumsallaşmıştır' demişti. Bugün bunu kaldırmak için biz ne kadar uğraşıyoruz? 1984'ten beri Milletvekilliğiyle Bağdaşmayan İşlere ilişkin 3069 sayılı yasa var. Bugüne kadar bir milletvekili için uygulanmadı. Son günlerde grubumuza mensup milletvekillerinin karıştığı olay (Enerji operasyonu) ortada, ama yine uygulanamıyor..." Meclis'teki sempozyumda Prof. Dr. Yavuz Atar'ın, mevcut siyasi sisteme dönük sözleri her şeyi özetlemeye yetiyor: "Rus ruleti gibi, merminin kimi, ne zaman vuracağı belli olmuyor..."
|