|
|
|
|
|
Rice'ın gelişi memnun etti
|
|
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül, ABD'li meslektaşının ziyaretini değerlendirdi.
Tezkere sonrası ABD ile sıkıntılar oldu. Ama iki haftada 3 ABD'li yetkilinin ardından Rice'ın gelişiyle ilişkileri gözden geçirme imkânı doğdu.
'ÇOK İNSAN YİTİRDİK' Dünyada barışı korumak için ABD'den sonra en çok insanını kaybeden Türkiye oldu. Son 50 yılda çok fedakârlıklar yaptık. ABD de bunu biliyor.
ABD ile ilişkilerimiz gelenekseldir
Sayın Başbakan'ın ABD'ye yönelik sözlerinin tam metni okunacak olursa, ilişkileri zedeleyici bir yönü olmadığı görülür. Biz bu bölgeyi iyi biliyoruz, fikirlerimizi aktarmamız kimseyi rahatsız etmemelidir.
11 Eylül gibi bir olayın olabileceğini hiç kimse düşünemezdi. Bundan sonra dünyanın ne getireceği konusunda tahminler vardır ama, hiç tahmin edilmeyen olaylar da ortaya çıkabilir. Sağlam temellere dayalı dostlukların devam etmesinde fayda vardır diye düşünüyorum. Tarihi derinliği, önemli coğrafi avantajı olan, Müslüman bir ülke olarak demokrasiyi gerçekleştiren Türkiye'nin, demokratik standartlarını AB kriterlerine taşıması ve bununla bütün Müslüman ülkelerde ve çevresinde sempati uyandırması, eminim ki ülkemizin değerini daha da artırdı.
Dışişleri Bakanı Abdullah Gül ile Şanghay'dan Türkiye'ye hareketimizden hemen önce görüştük. O sırada ABD'nin çiçeği burnunda Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ı taşıyan uçak Türkiye hava sahasına girmek üzereydi. Valizlerin toplandığı ama bir yandan Dışişleri bürokratlarının harıl harıl Rice ile randevunun hazırlıklarını tamamlamaya çalıştıkları süitin salonunda yaptığımız görüşmenin izlenimini tek cümleyle özetlemek gerekirse şöyle diyebiliriz: Dışişleri Bakanı, bir yandan ABD ile ilişkilerdeki "pürüzleri" onarmaya çalışıyor, bir yandan da Başbakan Erdoğan'ın çıkışlarının yol açtığı gerilimi düşürmeye. Satır aralarından Washington'a karşı Erdoğan'a göre daha ılımlı olduğunu da çıkarıyorsunuz.
SORUNLAR AŞILMIŞTIR İşte, yol telaşında, görevlilerin bize sık sık "Vakit daraldı, uçağı kaçıracağız" uyarılarının arasında gerçekleştirdiğimiz görüşmenin tam metni.
* Türkiye-ABD ilişkileri 2 yıl öncesine göre sizce geri mi, ileri mi gitti? Gül- İki yıl öncesi derken neyi kastediyorsunuz?
* Elbette 1 Mart 2003 tezkeresinden öncesini. Gül- Öncelikle Türk-Amerikan ilişkilerinin konjonktürel değil, geleneksel olduğunu belirtmeliyim. İki ülke ilişkileri karşılıklı olarak demokrasi, insan hakları, serbest piyasa ekonomisi gibi ortak değerler üzerine oturmuştur. Bu değerleri bugün de her iki taraf paylaştığına göre, ilişkilerin konjonktürel olmaması lazım. 1950'lerden bu yana, özellikle Soğuk Savaş döneminde milli gelirimizin önemli kısmını güvenliğe ayırarak bu müttefikliği sürdürdük ve Avrupa'nın güvenliğine katkı sağladık. Bunun en iyi değerlendirmesini de ABD Dışişleri yapabilir. NATO'daki güçlü pozisyonumuzla, dünya barışına katkımızla, test edilmiş bir ilişki bu. Dünyada barışı korumak için ABD'den sonra en çok insanını kaybeden Türkiye'dir. Uluslararası barışı koruma adına, en çok fedakarlık yapan ikinci ülkedir. Bunları ABD çok iyi bilir. Türkiye'nin Irak savaşına aktif katılımını öngören 1 Mart tezkeresinin meclis tarafından kabul edilmemesinden sonra ilişkilerimizde zaman zaman sıkıntılar ortaya çıktı. Meclis'in kararını ABD saygıyla karşıladı, hatta o zaman Başkan Bush bize teşekkür mektubu gönderdi.
İNSANİ DESTEK BİZDEN Buna rağmen Irak'ta işbirliğimiz devam etti. O kararın psikolojik etkisi oldu. Bunu görmezlikten gelmek mümkün değil ama bunun aşılması için gerek ABD, gerekse Türkiye samimi gayretler sarfetti. Nitekim zamanın ABD Dışişleri Bakanı Colin Powell, bu oylamanın hemen ertesinde Türkiye'ye geldi. Onunla Irak'a yapılacak yardımları konuştuk. Bugün Irak'a yapılan tüm insani yardımlar tamamen, lojistik destek de kısmen Türkiye'den karşılanıyor. Ayrıca benim ABD'ye yaptığım ziyaret, Pentagon'da, Dışişleri Bakanlığı'nda yaptığım görüşmelerin de ilişkilerin seyrine olumlu tesiri olmuştur. Türkiye'nin Irak'ta iç düzeninin sağlanmasına katkı için asker gönderme teklifiyse, karşı tarafın pek katkı sağlamayacağı değerlendirmesi sonucunda gerçekleşmedi. İnanıyorum ki, 1 Mart tezkeresi sonrasındaki olumsuzluklar artık giderildi.
ZİYARET MEMNUN EDİCİ Şüphesiz şu anda Irak'ta ABD'nin görevi ve işi devam etmektedir. Türkiye, komşumuz olduğu için Irak meselesinin dolaylı da olsa içindedir. Şu son iki hafta içerisinde ABD'den Dışişleri Bakan Yardımcısı Richard Armitage'ın, sonra Savunma Bakan Yardımcısı Douglas Feith'in, Komutan John Abizaid'in gelmeleri, bütün ilişkilerimizi gözden geçirme, ortadaki birçok problemli noktayı birbirimize anlatma imkanı verdi. Şimdi de Dışişleri Bakanı Condoleezza Rice'ın gelmesi çok memnuniyet verici bir gelişme. Türkiye-ABD ilişkilerini, başta Irak olmak üzere bölge konularını, birçok uluslararası meseleyi, gelişmeleri karşılıklı değerlendirmemiz fırsatı ortaya çıkacak. Dünyada her ne kadar Soğuk Savaş dönemi sona ermiş, çok kutuplu dünya geride kalmış olsa da, yine birçok tehditler, ani ortaya çıkan gelişmeler var. Bütün bunlar karşısında Türkiye-ABD dostluğunun ve ilişkilerinin kuvvetli bir şekilde devam etmesine hükümetimiz önem veriyor.
* Bush yönetiminde özellikle 11 Eylül saldırılarından sonra perspektif değişikliği oldu. Soğuk Savaş döneminin ittifaklarını sürdürmek yerine, değişen koşullara ve gelişmelere göre ittifaklar aramak ve oluşturmak. Türkiye'nin hala Soğuk Savaş ve onu izleyen çözülme dönemindeki ilişkilerin sağlamlığına güvenerek, Bush yönetiminin bugünden yarına değişen ittifak anlayışına uyum sağlaması mümkün olabilir mi? Karşılıklı olarak ilişkileri geliştirme ya da onarma çabaları varken, Başbakan'ın ABD'ye karşı dozu yüksek çıkışlarını neye bağlıyorsunuz?
HUZURLU IRAK DİLİYORUZ Gül- Sayın Başbakan'ın o konuşmalarının tam metni okunursa, aslında yansıtıldığı gibi olmadığını görürsünüz. Ama şüphesiz çeşitli olaylar karşısındaki düşüncelerimizi dostluk çerçevesinde ifade etmek, demokratik bir ülkenin seçilmiş başbakanının söyleyebileceği şeylerdir. ABD'yi hedef almış veya ilişkileri zedeleyici aşırı bir şey sözkonusu değil. Ama içinden cümleler alınınca veya işler ses tonlarına bağlanınca, farklı anlamlar çıkartılıyor. Bir kez daha söylüyorum; bu önem dostlarımızca bizim de iyi anlaşılmamızı temin edecek. Dostlar ve müttefikler arasında farklı görüşler olabilir, olaylar farklı değerlendirilebilir. Birinin daha fazla, diğerinin daha az önem verdiği konular da olabilir. Bunların da yeterince dikkate alınmasını da gerektirir. O açıdan bu bölgenin tarih boyunca dominant bir ülkesi olarak, buraları çok daha iyi biliriz. Dolayısıyla bu konulardaki görüşlerimizi paylaşmak yanlış anlaşılmamalı. Çünkü biz Irak'ın huzurunu, Irak'ın halkıyla, komşularıyla barışık, demokratik bir ülke olmasını arzu ediyoruz ve bunu destekliyoruz. Bunda bizim büyük çıkarımız var. Bu yapılırken Irak'ın toprak bütünlüğünün ve siyasi birliğinin korunması, söylediklerimizin temeli olacak. ABD'nin hedefi de bu olduğuna göre, aramızdabir görüş birliği var demektir.
|
|
|
|
|
|
|
|
|